Salı, Mart 18

Kahire de...

Yüzyıllar öncesindeymiş gibi hissettiren binanın bitmek bilmeyen koridorunda yola devam ediyordu.Hava kararmaya yüz tutmuştu.Az sonra çalacağı kapının önünde olacağını düşünmek bile içinde bir dalganın kabarmasına neden oldu.O şehre göre serin bir hava vardı ,hafifçe ürperdi ve o dalganın kestiği nefesini tekrar alabilmek için durdu.Havaya döndü yüzünü “Neden ben?” dedi..”Neden Tanrım?” “Neden ben aşk için hep kilometrelere direnmek zorundayım?”

Koridorda ilerlemeye devam etti ve kocaman kapının önünde durdu.Tahta kapı hafif aralıktı.İçeriden zayif bir müzik sesi duyuluyordu. Bu sese neşeli bir kadın sesi eşlik ediyordu .Kapıyı biraz daha itti.Odada ki beyazlık gözünü alacak gibiydi.Her yer beyaz örtüler içindeydi.Bu beyazlığın ortasında genç bir kadın balkonda yüzlerce yıllık bir şehre şarkı söylüyordu kendi dilinden.

Kapının gıcırtısına aldırmamıştı kadın.Gelene de.Sanki bekliyor gibiydi.Kapının gıcırtıyla açılmasını ve onun gelmesini.Kadın içinde bir dalganın kabardığını hissetti.O kabaran dalga nefesini tıkadı ve derin bir soluk alıp devam etti şarkıya:”Sana büyük caddelerin birinde rastlasam,Elimi uzatsam tutsam götürsem,
Gözlerine baksam gözlerine,Konuşmasak ah anlasan "


Adam yavaş yavaş ilerledi odada.Odanın her her yerini içine katmak istiyormuş gibi yavaşca.Kadın olduğu yerde korkuyordu.Kalbinin gümbürtüsünü adamın duyacağından.Adam yaklaştıkca kalbinin gümbürtüsü de artıyordu.Bu yüzden giderek seside yükseliyordu şarkıya eşlik eden.Kalbinin sesi duyulmasın diye.

Adam arkadan seslendi :”şiraz ?”

Kadın arkasını döndü.(Adama yüzyıl sürdü gibi geldi o dönme) :Efendim canım?

Gözlerini gördü adam kadının .Duru bir suya benziyordu gözleri.Gözlerinde kendini gördü kadının…

Gözlerini gördü kadın adamın.Doğduğu şehrin toprakları gibi gözlerini.Gözlerinde kendini gördü adamın.

Adam ağır ağır ilerledi kadına doğru.Kadının beyaz giysisi rüzgarda dalgalandı.

“Çok bekledin” dedi adam…Evet diye başını salladı kadın.”Ama her anına değdi” dedi gözleri.”Çok bekledin” dedi kadın.”Ama her anına değdi” dedi adamın gözleri.Kadın dönüp yüzlerce yıllık şehre baktı önünde uzanan.Adam kadının yanında yüzlerce yıllık şehre baktı.Müzik kalplerinin sesini bastırmaktan çok uzaktı.O an adamın eli kadının elini değdiğinde ikisi tek bir kişi oldular.Kahire!de başka ses kalmadı.

Çok uzakta bir kadın Hemingway'in ünlü romanının kapağını kapatırken yüksek sesle düşündü:
“Ben diye biri yok.
Senim ben.
Ayrı bir ben çıkarma ortaya.”

Fonda kendi dilinde bir şarkı çalışıyordu. "Yitirmeli ne varsa,başlamalı yeniden."

Hiç yorum yok:

İçin...

Fotoğrafım
İzmirli... Atatürkçü.... Kafası hep karışık... Bunlargillerden... Anarşit... Akdenizli olmaktan gurur duyuyor .... Akdenizli olmak hayata karşı bir duruştur sanırım. Akdenizli olmak ; kanının deli akmasıdır, bağıra çağıra konuşmaktır, kalabalık aile sofralarıdır, kapı gıcırtısına oynamaktır, şarkılara ayakla ritm tutmaktır, zeytindir,zeytinyağıdır, teninin güneş yanığı rengini yıl boyu korumasıdır, güzel kızlardır, yakışıklı erkeklerdir, damak zevkidir, daha ötesi hayat zevkidir... Yani Akdenizli olmak bir ülkenin ötesinde bir iç denizin çevresinde yaşayan tüm insanların o deniz gibi rengarenk,kah huzurlu,kah deli dolu olmasıdır.Bir ülkeye değil bir denize kendini ait hissetmektir.

deviantart

Powered By Blogger