Sevdayı yaşamayı yazmaktan önde tutanlara selam olsun...
gülüm bu gece birden bire yüreğimde sıcak bir mermi gibi hissettim yokluğunu.
bu gece yaz havası gibi etimdesin.
dişlerinle ısırdığın kızılcığa doyamadığım,karabardos sesi geliyor dere boylarından.
bu gece ayrılığımızın bin kere bininci gecesi galiba
tütün gibi tükendi zaman
oysa ben seni erken yaşayıp hiç kaybetmemek için,taze,hudutsuz,sevdim.
yüreğimin yenilmez aşk tanrıcası
galiba bu gece yazık ve özlemlerin gecesi
insanlar kapı önlerinde ki ayakkabılarını içeriye almayı öğrendiği tarihlerde
biz bolivya dağlarında dolaşıyorduk
minik ellerin avuçlarımda,sonsuz ufuklarda ki insanlığa,hürrüyet kadar sevdiğimiz
insanlara doğru
galiba bu gece ölümsüzlüğün gecesi
bu gece çık boztepe'ye gülüm seyredeyim seni tepeden tırnağa
sağ taraftan değirmen dere'nin kurak kalçalı bir kız gibi denize katılışını seyret,
seni hissettim.
sol taraftan akçaabat'ın tütün kokusunu çek ciğerlerine,
seni imrendim.
hiç bir şey yapmıyorsan gülüm güneşin boztepe eteklerinde yayılışını seyret,
seni kıskandım.
bense bolaman virajlarında uzun saçlarının yerinde çay içmekteyim.
az kaldı düşerim o sahillere
yelkenleri rüzgariçmiş süremene takası gibi sarhoş,açık denizlerinden.
seni özledim.
ağzımda yarım kalmış bir öpüşme gibi sadık gazioğlu hocamızın bize söylediği
türkiye sana geliyorum;
"ben bu kadar içmezdum
derdumden içeyirum
ağlayın beni kızlar
yandum da tüteyirum"
gerisini sorma,o günlerden belleğimde bir tek sen kaldın lekesiz (bembeyaz) ve tertemiz gerisini unuttum.
daha sonraları ise ayrı düşmeyi ve sesini duyup gece yatağımdan fırlamayı öğrendim.
sen benim korkum,yutkunuşum uyanışlarımın en güzelisin.
sen benim,insanlığın bütün zaman ve mekanlarda peşinden koşup da bilemediği bildiğimsin.
galiba,galiba bu gece yağmurda gökkuşağı misali gülerken ağlamanın zamanı...
suç ortakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
suç ortakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cuma, Temmuz 10
Perşembe, Ocak 15
BUGÜN GÜNLERDEN NAZIM
İyi ki doğmuş...
Düşündüm de bilemedim en çok hangi şiirini sevdiğimi.
ilk cümlelerimin içindeydi cümleleri
ilk ezberlediğim şiiri
"kapıları çalan benim
kapıları birer birer
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler"
4,5 yaşındaymışım daha
kanıtları var babamın acemi kaset kayıtlarında
Sonra odamda elektrik düğmesine iliştirilmiş kartın üzerinde ki yazıda
nakşetti beynime
"yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşcesine"
ilk aşkta günü geldiğinde
"seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi"
sonra okul koridorlarında
"dostların arasındayız
güneşin sofrasındayız"
sonra yine aşık olduğumda
"ve sana söylemek istediğim en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür."
sonra yine ayrı düştüğümde
"tahir olmakta ayıp değil zühre olmakta
hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil"
bir gün anladığında hayatı
"
Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum.....
Düşündüm de bilemedim en çok hangi şiirini sevdiğimi.
ilk cümlelerimin içindeydi cümleleri
ilk ezberlediğim şiiri
"kapıları çalan benim
kapıları birer birer
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler"
4,5 yaşındaymışım daha
kanıtları var babamın acemi kaset kayıtlarında
Sonra odamda elektrik düğmesine iliştirilmiş kartın üzerinde ki yazıda
nakşetti beynime
"yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşcesine"
ilk aşkta günü geldiğinde
"seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi"
sonra okul koridorlarında
"dostların arasındayız
güneşin sofrasındayız"
sonra yine aşık olduğumda
"ve sana söylemek istediğim en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür."
sonra yine ayrı düştüğümde
"tahir olmakta ayıp değil zühre olmakta
hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil"
bir gün anladığında hayatı
"
Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum.....
Pazar, Ocak 11
Cemal Süreya anısına-Ben sadece mısralara inandım...
"Meğer ne çok yanarmış canı insanın baktığı yerde göremeyince görmek istediğini …"
“Ertesi gün sana kavuşmayacağım için uyumadığım geceler var benim.”
"Parmak uçlarıma hapsettim seni,dokunduğum her yerde seni hissediyorum,canım yanıyor…"
"Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine ! Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime."
“Unuturum diye uyudum yine seninle uyandım, belli ki uyurken de sevmişim seni”
"Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreğine giden bir bilet, cam kenarı değil ; Can kenarı olsun…"
"Sonra içimden bir parça eksildi,
Dolduramadım gecelerce"
"Yaşlanıp öyle kol kola yürüyelim mi? Ne güzel yaşlanırsın sen."
"Bir daha beni sevdiğini söyleme!
Neden biliyor musun?
Çünkü yine inanırım."
"Kim istemez ki mutlu olmayı?
Ama mutsuzluğa da var mısın?"
"Baktım gülüşünden güzel şiir olur, sevdim gitti…"
"Biliyorsun ben hangi şehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası "
"OKYANUSTA ÖLMEZ DE İNSAN GİDER BİR KAŞIK SEVDADA BOĞULUR. "
“Ertesi gün sana kavuşmayacağım için uyumadığım geceler var benim.”
"Parmak uçlarıma hapsettim seni,dokunduğum her yerde seni hissediyorum,canım yanıyor…"
"Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine ! Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime."
“Unuturum diye uyudum yine seninle uyandım, belli ki uyurken de sevmişim seni”
"Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreğine giden bir bilet, cam kenarı değil ; Can kenarı olsun…"
"Sonra içimden bir parça eksildi,
Dolduramadım gecelerce"
"Yaşlanıp öyle kol kola yürüyelim mi? Ne güzel yaşlanırsın sen."
"Bir daha beni sevdiğini söyleme!
Neden biliyor musun?
Çünkü yine inanırım."
"Kim istemez ki mutlu olmayı?
Ama mutsuzluğa da var mısın?"
"Baktım gülüşünden güzel şiir olur, sevdim gitti…"
"Biliyorsun ben hangi şehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası "
"OKYANUSTA ÖLMEZ DE İNSAN GİDER BİR KAŞIK SEVDADA BOĞULUR. "
Pazartesi, Aralık 8
Aynı
Gün doğar,
Ben seni severim...
Gün batar,
Ben seni severim...
Güneş açar,
Güneş açar,
Yağmur yağar,
İzmir'e hiç beklenmedik bir kar yağar
Ben seni severim....
Çamaşırlar kurur,
Turşular olur,
Aysel kızın nişanlısı askerden gelir,
Ben seni severim...
Bir gül tomurcuklanır kışın ortasında teklifsizce
Bir türkü mırıldanır zeytin toplarken Hatçe Abla
Vapura son dakika yetişir terzi Muhterem 'in çırağı
Ben seni severim...
Bir türkü mırıldanır zeytin toplarken Hatçe Abla
Vapura son dakika yetişir terzi Muhterem 'in çırağı
Ben seni severim...
Ajansların saatleri değişir,
Kahvelerin müdavimleri tek tek öteye gider,
Yaz kuşları gelir ,gider,
Ben seni severim...
Saçıma ilk ak düşer,
Elimde ilk çizgiler belirir,
Uykularım azalır
Ben seni severim...
Yaşam akar,
Günler geçer,
Çocuklar büyür,insanlar yaşlanır
Herşey değişir
Bir tek şey değişmez
sevdiğim,
Ben hep seni severim....
Pazartesi, Ekim 27
Her an daha çok seviyorum seni
Çoğalarak seviyorum seni, giderek daha çok... Her şeyi yeniden öğrenir
gibi, öğrendiklerimi biriktirir gibi, çoğala çoğala. Uzaklığında da,
yakınlığında da her zamanda ve her mekanda... Geceleri kısaltıp gündüz
oluyorsun, gündüzleri bitirip yıldız oluyorsun. Daha çok seviyorum seni,
yaramın kanamasını kesen bir ilaç gibi. Bir kıvılcımdan, bir yangına
dönüşür gibi, büyüyerek ve daha çok. Her an daha çok.
*
Seni sevmenin nöbetini tutuyorum, yüreğim ellerinde. Karda, kışta, deli
yağmurda. Mavide ve yeşilde. Parlaklığı giderek artan bir çiçek gibi.
Sevdikçe çoğalıyor benim parlaklığım da... Sevdikçe çoğaltıyorum seni,
çoğaldıkça daha çok seviyorum. Yollardaki sisi savuruyorum, rüzgar
oluyorum. Aydınlığa koşuyorum. Yüzünü taşıyorum rüyalarıma, ellerin
darılıyor, onları da çağırıyorum. Gülüyorsun, gülüşüne hayran oluyorum.
Sevdikçe hayranlığım da çoğalıyor.
*
Sevdam hep bir an öncesinden daha büyük. Aşkım, daha kararlı, bulmuşken
seni kaybetmemek adına. Seni seviyorum, yaşama sevincim çoğalıyor,
içimdeki kuşlar çoğalıyor, kanat çırpışlarını dinle. Hepsi senin aşkına
uçuyor.
*
Görmesek de birbirimizi ne gam! Varsın işte oradasın. Onca aşk
öğretemedi ama şimdi yalnızken de öğreniyorum seni sevmeyi. Öğrendikçe
daha da çoğaltıyorum seni sevmeyi. Özlem aşkın çiçeği, özlemle birlikte
aşkın da çoğalıyor.
*
Kaç acının sınavından geçtim ve başardım sonunda. Bir tek acıyı
azaltıyorum içimde, seni çoğaltıyorum, çoğalttıkça acı yok oluyor. Şimdi
yıldızları daha büyük gecelerin, daha çok. Seninle birlikte yıldızlar
da çoğalıyor.
*
Korkma, ne kadar çoğalırsan çoğal, yüreğim aşkını taşırmayacak kadar
büyük. Sana dair ne varsa hepsini taşıyacak kadar güçlü. Senden gelecek
her şeyi kucaklamaya hazır. Seni çoğalttıkça atacak. Geleceğini bilirse,
sensizliğe de dayanacak. Ve sevgilim bu aşk seni de çoğaltacak...
Mehmet Çoşkundeniz
Cuma, Ekim 14
Omayra-Murathan Mungan
Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana
Mendili kan kokan sevgili arkadaşım
Usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım
elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür
adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın
macerasında
yolun sonunu söylüyordu
günahkâr iki melek olan sağdıçlarım
Al birkaç bulutlu sözcük
atlasını sırtında taşıyan çalınmış bir zaman
mekik, taflan, kar kesatı bir iklim
aşk mı, macera mı dersin bu uzun seferberlik
bu ilişkinin topografyasını
mezhepler tarihinden bulup çıkardım
adanan boynunda o gümüş zincir
bilmiyorsun arması sallanıyor ucunda
işte yazgının kara zırhlısı!
Kork! kutsal kitaplardaki kadar kork!
Çünkü hiçtir bütün duygular
Korkunun verimi yanında
Benim ruhum nehirler kadar derin!
Kızıl kısraklar gibi üstümden geçeceksin!
Arı bir sessizlik duruyor
şiddetimizin armaları arasındaki uzaklıkta
gövdenin demir çekirdeği
kalkan teninin altında
sana okunaksız bana saydam giz
içindeki uğultunun izini sürüyorum
bir açıklığa taşıyorum ele vermez yerlerini
harabeler diriliyor
heykeller tamamlanıyor
kendi kehanetinden büyülenmiş gözlerimin önünde
başka çağlara gidip geliyoruz
aşk tanrısı için
seviştiğimiz ve uyuduğumuz sahillerde
aşkın kaplan ve yılan düğümüyle
Öpüyorum seni boynundaki yaradan
iniyorum kaynağına
aydınlanmamış yanların ışığa çıkıyor
dokunuşlarımın parıltısında
düğümlü mendilin, gümüş zincirin
sımsıkı mühürlendiğin bütün kilitler
çözülüyor avuçlarımda
Tılsım tamamlanıyor
ortaçağ kentlerinden geçiyoruz dönüşte
indiğim kaynakların mezhep değiştiriyor
zamanın ve uzamın kilitlendiği kara kutuda benim kelimelerim
tılsım tamamlanıyor
dudaklarımdan sızan erkek sütünün kara büyüsüyle
sevgilim oluyorsun
uyuyor ve yıkanıyoruz ay ışığında
bakıyorum güneş iniyor yüzünün alacakaranlığına
Adın yoktu tanıştığımızda
eksiğini de duymadık
bazen bir rüzgârı, bazen birkaç zeytini
adının yerine kullandık
Adın yoktu tanıştığımızda
sonra da olmadı
çünkü başka biri oldun zamanla
Şimdi adın var
şimdi ruhumun sislere sarılı derinlikleri
yükseliyor ve tehdit ediyor
kıstırılmış varlığımın bütün cephelerini
yüzümün pususunda geziyor
sularda bilenmiş bıçaklar
uyandırılmış acılarım, bulanmış sarnıcım
etimle ruhum arasında çelişen ilke
geri döndü bana
kendi ellerimle kurduğum kara büyüden
içimdeki tarih bitti
siliyorum bir aşkı var eden her ayrıntıdaki parmak izlerini
ve şimdi adın var
ve şimdi
ikimizin vaktinde
intikam saati geldi
Omayra, bu adı verdim sana
ve mevsimleri bütün anlamlarıyla
iki çakılına bir deniz vereyim
hayallerine mavi buğday
dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim
esmer ve çırılçıplak bir gecede
bütün düşmanların gelecek
koynumdaki cenazene
Seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken
kucağımda başın
gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını
kendi enkazımın üstünde
kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan
öldürerek yaşatacağım seni kendimde
Ocağın parıltısıyla aydınlanan yüzün
gücünden habersiz sakin gülüşün
kamçılıyor içimdeki bütün köleleri
ben ki hileli bir oyun,
birkaç kırık zar
ve kara muskalı tılsımlarla
almışken seni kaderinden, kıyasıya bağlamışken kendime
asıl sen tutsak etmişsin beni
dünyaya kapalı kapıların ardındaki
içi boş sessizliğine
sığlığın, sevgisizliğin
o sonsuz kendiliğindenliğin
dünyanın sana değmeyen yerleri
nasıl da çekici yapıyor seni
o kadar bağlandım ki
tutkusuz bedenine
ya öldüreceğim seni
ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne
Sayıklayan bir ağaç gibiyim Omayra
uğultusu geliyor ta derinden
gövdemin geçtiği masalların
içimdeki deprem ayakta tutuyor beni
geri dönüp vuruyor çalınmış zaman
bak sana korkaklığımı veriyorum
var olmanın bütün varoşlarından
ben yenildim, işte silahlarım
tılsım tamamlandı
sonuna geldim çizgilerini sildiğim
bir büyük haritanın
aşkım ölümün sınırında Omayra
olduğun yerde kal kımıldama!
Mendili kan kokan sevgili arkadaşım
Usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım
elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür
adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın
macerasında
yolun sonunu söylüyordu
günahkâr iki melek olan sağdıçlarım
Al birkaç bulutlu sözcük
atlasını sırtında taşıyan çalınmış bir zaman
mekik, taflan, kar kesatı bir iklim
aşk mı, macera mı dersin bu uzun seferberlik
bu ilişkinin topografyasını
mezhepler tarihinden bulup çıkardım
adanan boynunda o gümüş zincir
bilmiyorsun arması sallanıyor ucunda
işte yazgının kara zırhlısı!
Kork! kutsal kitaplardaki kadar kork!
Çünkü hiçtir bütün duygular
Korkunun verimi yanında
Benim ruhum nehirler kadar derin!
Kızıl kısraklar gibi üstümden geçeceksin!
Arı bir sessizlik duruyor
şiddetimizin armaları arasındaki uzaklıkta
gövdenin demir çekirdeği
kalkan teninin altında
sana okunaksız bana saydam giz
içindeki uğultunun izini sürüyorum
bir açıklığa taşıyorum ele vermez yerlerini
harabeler diriliyor
heykeller tamamlanıyor
kendi kehanetinden büyülenmiş gözlerimin önünde
başka çağlara gidip geliyoruz
aşk tanrısı için
seviştiğimiz ve uyuduğumuz sahillerde
aşkın kaplan ve yılan düğümüyle
Öpüyorum seni boynundaki yaradan
iniyorum kaynağına
aydınlanmamış yanların ışığa çıkıyor
dokunuşlarımın parıltısında
düğümlü mendilin, gümüş zincirin
sımsıkı mühürlendiğin bütün kilitler
çözülüyor avuçlarımda
Tılsım tamamlanıyor
ortaçağ kentlerinden geçiyoruz dönüşte
indiğim kaynakların mezhep değiştiriyor
zamanın ve uzamın kilitlendiği kara kutuda benim kelimelerim
tılsım tamamlanıyor
dudaklarımdan sızan erkek sütünün kara büyüsüyle
sevgilim oluyorsun
uyuyor ve yıkanıyoruz ay ışığında
bakıyorum güneş iniyor yüzünün alacakaranlığına
Adın yoktu tanıştığımızda
eksiğini de duymadık
bazen bir rüzgârı, bazen birkaç zeytini
adının yerine kullandık
Adın yoktu tanıştığımızda
sonra da olmadı
çünkü başka biri oldun zamanla
Şimdi adın var
şimdi ruhumun sislere sarılı derinlikleri
yükseliyor ve tehdit ediyor
kıstırılmış varlığımın bütün cephelerini
yüzümün pususunda geziyor
sularda bilenmiş bıçaklar
uyandırılmış acılarım, bulanmış sarnıcım
etimle ruhum arasında çelişen ilke
geri döndü bana
kendi ellerimle kurduğum kara büyüden
içimdeki tarih bitti
siliyorum bir aşkı var eden her ayrıntıdaki parmak izlerini
ve şimdi adın var
ve şimdi
ikimizin vaktinde
intikam saati geldi
Omayra, bu adı verdim sana
ve mevsimleri bütün anlamlarıyla
iki çakılına bir deniz vereyim
hayallerine mavi buğday
dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim
esmer ve çırılçıplak bir gecede
bütün düşmanların gelecek
koynumdaki cenazene
Seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken
kucağımda başın
gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını
kendi enkazımın üstünde
kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan
öldürerek yaşatacağım seni kendimde
Ocağın parıltısıyla aydınlanan yüzün
gücünden habersiz sakin gülüşün
kamçılıyor içimdeki bütün köleleri
ben ki hileli bir oyun,
birkaç kırık zar
ve kara muskalı tılsımlarla
almışken seni kaderinden, kıyasıya bağlamışken kendime
asıl sen tutsak etmişsin beni
dünyaya kapalı kapıların ardındaki
içi boş sessizliğine
sığlığın, sevgisizliğin
o sonsuz kendiliğindenliğin
dünyanın sana değmeyen yerleri
nasıl da çekici yapıyor seni
o kadar bağlandım ki
tutkusuz bedenine
ya öldüreceğim seni
ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne
Sayıklayan bir ağaç gibiyim Omayra
uğultusu geliyor ta derinden
gövdemin geçtiği masalların
içimdeki deprem ayakta tutuyor beni
geri dönüp vuruyor çalınmış zaman
bak sana korkaklığımı veriyorum
var olmanın bütün varoşlarından
ben yenildim, işte silahlarım
tılsım tamamlandı
sonuna geldim çizgilerini sildiğim
bir büyük haritanın
aşkım ölümün sınırında Omayra
olduğun yerde kal kımıldama!
Cumartesi, Eylül 24
Pazar, Eylül 18
Yaşayalım ki-Can Baba'dan...
Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek… Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.
Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız…
Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı “herşeyde”.
Can YÜCEL
Seninle Olmanın En Güzel Yanı,Can Babadan
“Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
”Seni seviyorum” sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek…
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana… Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek… Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak… Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi… Isırmazdım dilimin ucunu… Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda… Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize… Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki…
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN…”
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN…”
Can YÜCEL
Çarşamba, Haziran 1
soluğundan öptüm seni....
ayışığında oturuyorduk
bileğinden öptüm seni
sonra ayakta öptüm
dudağından öptüm seni
kapı aralığında öptüm
soluğundan öptüm seni
bahçede çocuklar vardı
çocuğundan öptüm seni
evime götürdüm yatağımda
kasığından öptüm seni
başka evlerde karşılaştık
iliğinden öptüm seni
en sonunda caddelere çıkardım
kaynağından öptüm seni.
cemal süreya
bileğinden öptüm seni
sonra ayakta öptüm
dudağından öptüm seni
kapı aralığında öptüm
soluğundan öptüm seni
bahçede çocuklar vardı
çocuğundan öptüm seni
evime götürdüm yatağımda
kasığından öptüm seni
başka evlerde karşılaştık
iliğinden öptüm seni
en sonunda caddelere çıkardım
kaynağından öptüm seni.
cemal süreya
Cumartesi, Şubat 19
bahar
Ne zamandır yazmıyorum.Cebimdeki kelimeler tükendi yollarda.Yenilerini edinemedim hala ödünç sözcükler kullanıyorum....
suç ortaklarım sağolsun..
..
Yağmur Herkese Yağar
Güneş Isıtır Herkesi
Mevsimler Herkes İçindir
Yalnız Çığ Altında Kalan
Sele Kapılan Her Zaman Birkaç Kişi
Herkes İçindir Aşk Da Ayrılık Da
Yalnızca Birkaç Kişi Ölür Acıdan
Eskiden Ölümle Tartılırdı Ayrılık
Kiminin Hayatı Yalnızca Unutkanlıktan
Her Şey, Herkes İçin Değildir Oysa
Kimi Hiçbirşey Ögrenmez Karanlıktan
Yalnızlığı Kullanmayı Bilmez Kimi
Kimi Ayrılamaz Karanlıktan
Yağmur Herkese Yağar
Ama Çok Az İnsan Tutar Yağmurun Ellerini
Onca Şarkı Onca Film Onca Roman
Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi
Çığ Altında Kalan Sele Kapılan
Aşktan Ve Acıdan Ölen
Birkaç Kişi Dünyayı Başka Bir Yer Yapmaya Yeter
Aslında Onların Hikayesidir Anlatılan
Diğerleri Dinler, Seyreder, Geçer Gider
Geçer Gider Herkes
Hikayelerdir Geriye Kalan.
Murathan Mungan
suç ortaklarım sağolsun..
..
Yağmur Herkese Yağar
Güneş Isıtır Herkesi
Mevsimler Herkes İçindir
Yalnız Çığ Altında Kalan
Sele Kapılan Her Zaman Birkaç Kişi
Herkes İçindir Aşk Da Ayrılık Da
Yalnızca Birkaç Kişi Ölür Acıdan
Eskiden Ölümle Tartılırdı Ayrılık
Kiminin Hayatı Yalnızca Unutkanlıktan
Her Şey, Herkes İçin Değildir Oysa
Kimi Hiçbirşey Ögrenmez Karanlıktan
Yalnızlığı Kullanmayı Bilmez Kimi
Kimi Ayrılamaz Karanlıktan
Yağmur Herkese Yağar
Ama Çok Az İnsan Tutar Yağmurun Ellerini
Onca Şarkı Onca Film Onca Roman
Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi
Çığ Altında Kalan Sele Kapılan
Aşktan Ve Acıdan Ölen
Birkaç Kişi Dünyayı Başka Bir Yer Yapmaya Yeter
Aslında Onların Hikayesidir Anlatılan
Diğerleri Dinler, Seyreder, Geçer Gider
Geçer Gider Herkes
Hikayelerdir Geriye Kalan.
Murathan Mungan
Çarşamba, Şubat 17
ÜLKE
Saat Çini vurdu birden: pirinççç
Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
Kasketimi eğip üstüne acılarımın
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi.
Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman
Sen tutar kendini incecik sevdirirdin
Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
Yalnız aşkı vardır aşkı olanın
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Kardeşim olan gözlerini unutamadım
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
Dostum olan ellerini unutamadım
Karım olan karnını ve önlerini
Orospum olan yanlarını ve arkalarını
İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
Nasıl unuturum hiç unutamadım
Kibrit çak masmavi yanardı sesin
Ormanlara ormanlara yüzünün sesi
En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
Soluğu kesen ağulayan ormanlarında
Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
Karadeniz'e karışırdı ordan Akdeniz'e
Ordan da daha büyük sulara
Geceyse ay hemen tazeler minareleri
Kur'an sayfaları satılan sokaklardan
Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
Ölüm uçar çocuk yüzlere
Ben o sokaklardan ne kadar geçtim
Damağımda dilinin yosunlu tadı
Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını
Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
Bir başak ufak ufak bildirir Konya'yı
O başakta o Konya'da seni ararım
Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi
Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
Para basma yetkisini Fırat'ın suyunu Palandöken'i
Erzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini
Antalya'nın denizini o denizin dibini
Beş türlü yengeç yaşıyan sularında
Çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara
Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya
Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
Bir günler şölenlerle egemen ülkende
Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
N'olur ağzından başlıyarak soyunmaya
Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
Çık gel bir kez daha çıkıntılardan
Çık gel bir kez daha bozguna uğrat
Cemal Süreya
Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
Kasketimi eğip üstüne acılarımın
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi.
Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman
Sen tutar kendini incecik sevdirirdin
Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
Yalnız aşkı vardır aşkı olanın
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Kardeşim olan gözlerini unutamadım
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
Dostum olan ellerini unutamadım
Karım olan karnını ve önlerini
Orospum olan yanlarını ve arkalarını
İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
Nasıl unuturum hiç unutamadım
Kibrit çak masmavi yanardı sesin
Ormanlara ormanlara yüzünün sesi
En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
Soluğu kesen ağulayan ormanlarında
Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
Karadeniz'e karışırdı ordan Akdeniz'e
Ordan da daha büyük sulara
Geceyse ay hemen tazeler minareleri
Kur'an sayfaları satılan sokaklardan
Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
Ölüm uçar çocuk yüzlere
Ben o sokaklardan ne kadar geçtim
Damağımda dilinin yosunlu tadı
Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını
Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
Bir başak ufak ufak bildirir Konya'yı
O başakta o Konya'da seni ararım
Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi
Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
Para basma yetkisini Fırat'ın suyunu Palandöken'i
Erzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini
Antalya'nın denizini o denizin dibini
Beş türlü yengeç yaşıyan sularında
Çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara
Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya
Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
Bir günler şölenlerle egemen ülkende
Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
N'olur ağzından başlıyarak soyunmaya
Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
Çık gel bir kez daha çıkıntılardan
Çık gel bir kez daha bozguna uğrat
Cemal Süreya
Cumartesi, Ocak 23
...
biz hep uzun yolları seçiyoruz oysa ne güzel anlatmış cemal süreya...
iki kalp arasinda en kisa yol:
birbirine uzanmis ve zaman zaman
ancak parmak uclariyla degebilen
iki kol.
merdivenlerin oraya kosuyorum,
beklemek govde kazanmasi zamanin;
cok erken gelmisim seni bulamiyorum,
bir seyin provasi yapiliyor sanki.
kuslar toplanmis gocuyorlar
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.
iki kalp arasinda en kisa yol:
birbirine uzanmis ve zaman zaman
ancak parmak uclariyla degebilen
iki kol.
merdivenlerin oraya kosuyorum,
beklemek govde kazanmasi zamanin;
cok erken gelmisim seni bulamiyorum,
bir seyin provasi yapiliyor sanki.
kuslar toplanmis gocuyorlar
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.
Perşembe, Mayıs 21
sebebim aşk şu aralar
taş olup sustum
ruhum adını çağırdı
son saati vuruyordum
ömürde son zamanı
kış olup dondum
kalbim yine alev aldı
ben ölümü soruyordum
önümde aşk uzandı
insafa gel al yanına
yaşıyorsam aşk sebebim
durmadın yürüdün kanıma
dön gel affettim
yüreğim ağır ağrısına
dayanırsam aşk sebebim
ödedim düşeni payına
dön gel affettim
sır olup kaldın
nerde bulamam izini
yokluğundan usandım
ne olur duyur sesini
bi dilek tuttum
yıldızların ışığında
sen diye diye avundum
geldin rüyalarımda
insafa gel al yanına
yaşıyorsam aşk sebebim
durmadın yürüdün kanıma
dön gel affettim
yüreğim ağır ağrısına
dayanırsam aşk sebebim
ödedim düşeni payına
dön gel affettim
ruhum adını çağırdı
son saati vuruyordum
ömürde son zamanı
kış olup dondum
kalbim yine alev aldı
ben ölümü soruyordum
önümde aşk uzandı
insafa gel al yanına
yaşıyorsam aşk sebebim
durmadın yürüdün kanıma
dön gel affettim
yüreğim ağır ağrısına
dayanırsam aşk sebebim
ödedim düşeni payına
dön gel affettim
sır olup kaldın
nerde bulamam izini
yokluğundan usandım
ne olur duyur sesini
bi dilek tuttum
yıldızların ışığında
sen diye diye avundum
geldin rüyalarımda
insafa gel al yanına
yaşıyorsam aşk sebebim
durmadın yürüdün kanıma
dön gel affettim
yüreğim ağır ağrısına
dayanırsam aşk sebebim
ödedim düşeni payına
dön gel affettim
Cumartesi, Nisan 25
AYNANIN İKİ YÜZÜ
TERSİ-
Kendinden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar sana çıkar...
Kendinden kaçamazsın,
dünyanın öbür ucuna gitsen de
Kendini unutamazsın...
Ben, sendim...
Kendinde beni bulmuştun...
Ben, sen'im...
Saçlarını yıkadıktan sonra,
benim saçlarımı kurutuyorsun...
Parmağını kestiğinde salata yaparken,
Benim parmağıma pansuman yapıyorsun...
Ellerin üşüdüğünde,
benim ceplerime sokuyorsun...
Sen her sabah, bana uyanıyorsun...
Ve ben bunu biliyorum...
Benden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar bana çıkar...
Benden kaçamazsın,
dünyanın öbür ucuna gitsende,
Beni unutamazsın...
Ben artık, sen'im çünkü...
Dişlerini fırçaladıktan sonra,
Benim ağzımı çalkalıyorsun...
Gözlerin yorulduğunda bir kitabı okurken,
Benim resmimi sayfaların arasına koyuyorsun...
Yastığına sarılıp uyuduğunda,
benim rüyalarımı görüyorsun...
Sen her an, beni yaşıyorsun...
Ve ben bunu biliyorum...
Ben, sen'im..
-DÜZÜ-
Kendinden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar sana çıkar...
Kendinden kaçamazsın,
dünyanın öbür ucuna gitsen de
Kendini unutamazsın...
Sen, bendin...
Sende kendimi bulmuştum...
Sen, ben'sin...
Saçlarımı yıkadıktan sonra,
senin saçlarını kurutuyorum...
Parmağımı kestiğimde salata yaparken,
Senin parmağına pansuman yapıyorum...
Ellerim üşüdüğünde,
Senin ceplerine sokuyorum...
Ben her sabah, sana uyanıyorum...
Ve sen bunu biliyorsun...
Senden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar sana çıkar...
Senden kaçamam,
dünyanın öbür ucuna gitsem de,
Seni unutamam...
Sen artık, ben'sin çünkü...
Dişlerimi fırçaladıktan sonra,
Senin ağzını çalkalıyorum...
Gözlerim yorulduğunda bir kitabı okurken,
Senin resmini sayfaların arasına koyuyorum...
Yastığıma sarılıp uyuduğumda,
Senin rüyalarını görüyorum...
Ben her an, seni yaşıyorum...
Ve sen bunu biliyorsun...
Sen, ben'sin...
Ahmet İNCE
Kendinden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar sana çıkar...
Kendinden kaçamazsın,
dünyanın öbür ucuna gitsen de
Kendini unutamazsın...
Ben, sendim...
Kendinde beni bulmuştun...
Ben, sen'im...
Saçlarını yıkadıktan sonra,
benim saçlarımı kurutuyorsun...
Parmağını kestiğinde salata yaparken,
Benim parmağıma pansuman yapıyorsun...
Ellerin üşüdüğünde,
benim ceplerime sokuyorsun...
Sen her sabah, bana uyanıyorsun...
Ve ben bunu biliyorum...
Benden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar bana çıkar...
Benden kaçamazsın,
dünyanın öbür ucuna gitsende,
Beni unutamazsın...
Ben artık, sen'im çünkü...
Dişlerini fırçaladıktan sonra,
Benim ağzımı çalkalıyorsun...
Gözlerin yorulduğunda bir kitabı okurken,
Benim resmimi sayfaların arasına koyuyorsun...
Yastığına sarılıp uyuduğunda,
benim rüyalarımı görüyorsun...
Sen her an, beni yaşıyorsun...
Ve ben bunu biliyorum...
Ben, sen'im..
-DÜZÜ-
Kendinden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar sana çıkar...
Kendinden kaçamazsın,
dünyanın öbür ucuna gitsen de
Kendini unutamazsın...
Sen, bendin...
Sende kendimi bulmuştum...
Sen, ben'sin...
Saçlarımı yıkadıktan sonra,
senin saçlarını kurutuyorum...
Parmağımı kestiğimde salata yaparken,
Senin parmağına pansuman yapıyorum...
Ellerim üşüdüğünde,
Senin ceplerine sokuyorum...
Ben her sabah, sana uyanıyorum...
Ve sen bunu biliyorsun...
Senden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar sana çıkar...
Senden kaçamam,
dünyanın öbür ucuna gitsem de,
Seni unutamam...
Sen artık, ben'sin çünkü...
Dişlerimi fırçaladıktan sonra,
Senin ağzını çalkalıyorum...
Gözlerim yorulduğunda bir kitabı okurken,
Senin resmini sayfaların arasına koyuyorum...
Yastığıma sarılıp uyuduğumda,
Senin rüyalarını görüyorum...
Ben her an, seni yaşıyorum...
Ve sen bunu biliyorsun...
Sen, ben'sin...
Ahmet İNCE
Çarşamba, Nisan 22
olmalı..........
yaşanır ağır ağır büyük aşklar
tomar tomar gelir üstüme birikir
yetişir ağır ağır çocuklar da kendini tanır sonra hemen unutur
olmalı
eğer ipler senin elindeyse hemen çek göster
göster bana na kadar çelimsiz ve sevimsiz olduğumu
yaşanır ağır ağır büyük aşklar tomar tomar gelir üstüme birikir
yetişir ağır ağır salaklar da kendini tanır sonra elbet unutur
olmalı
eğer ipler senin elindeyse hemen çek göster
göster bana ne kadar çelimsiz ve sevimsiz olduğunu
tomar tomar gelir üstüme birikir
yetişir ağır ağır çocuklar da kendini tanır sonra hemen unutur
olmalı
eğer ipler senin elindeyse hemen çek göster
göster bana na kadar çelimsiz ve sevimsiz olduğumu
yaşanır ağır ağır büyük aşklar tomar tomar gelir üstüme birikir
yetişir ağır ağır salaklar da kendini tanır sonra elbet unutur
olmalı
eğer ipler senin elindeyse hemen çek göster
göster bana ne kadar çelimsiz ve sevimsiz olduğunu
Pazar, Mart 22
Naci en alamo
Muhteşem bir ses..Harika bir şarkı...
Salı, Mart 17
Aşk bile bile tutsaklıktır....
Hayat bazen öyle insafsız ki
Küçük bir boşluğundan yakalar
Hissettirmez en zayıf anında
Seni ta yüreğinden yaralar
Ellerin kolların bağlansa da
Başında kasırgalar kopsa da
Sen tüm gücünle karşı koysan da
Seni acımasız sevdaya salar
Sen de benim kadar gerçekleri görüyorsun
Beraber olamayız, benim gibi biliyorsun
Bir başka dünyanın insanısın yavrucağım
Sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun
Haklısın biraz geç karşılaştık
Oysa hiç konuşmadan anlaştık
Bazı şeyler var ki söylenmiyor
Biz seninle sözleri susarak aştık
İnsan acılarla kıvransa da
Ve o aşkla bir daha doğsa da
Dünyasını yeniden kursa da
Düşlerle gerçekler ayrı ayrı yaşar
Küçük bir boşluğundan yakalar
Hissettirmez en zayıf anında
Seni ta yüreğinden yaralar
Ellerin kolların bağlansa da
Başında kasırgalar kopsa da
Sen tüm gücünle karşı koysan da
Seni acımasız sevdaya salar
Sen de benim kadar gerçekleri görüyorsun
Beraber olamayız, benim gibi biliyorsun
Bir başka dünyanın insanısın yavrucağım
Sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun
Haklısın biraz geç karşılaştık
Oysa hiç konuşmadan anlaştık
Bazı şeyler var ki söylenmiyor
Biz seninle sözleri susarak aştık
İnsan acılarla kıvransa da
Ve o aşkla bir daha doğsa da
Dünyasını yeniden kursa da
Düşlerle gerçekler ayrı ayrı yaşar
Ama aşk....Kapıda bekler...
seni içime çektim bir nefeste
yüreğim tutuklu göğsüm kafeste
yanacağız ikimizde ateşte
bir kıvılcım yeter ...
hazırım bak...
yüreğim tutuklu göğsüm kafeste
yanacağız ikimizde ateşte
bir kıvılcım yeter ...
hazırım bak...
Salı, Mart 10
Ve tabili benim gözdem....Every Breath You Take
Değil yıllar...Ömrüm geçse...
every breath you take
every move you make
every bond you break
every step you take
i'll be watching you
every single day
every word you say
every game you play
every night you stay
i'll be watching you
oh can't you see
you belong to me
how my poor heart aches with every step you take
every move you make
every vow you break
every smile you fake
every claim you stake
i'll be watching you
since you've gone
i've been lost without a trace
i dream at night i can only see your face
i look around but it's you i can't replace
i feel so cold and i long for your embrace
i keep crying baby, baby please
every move you make
every vow you break
every smile you fake
every claim you stake
i'll be watching you
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
İçin...

- maikedi
- İzmirli... Atatürkçü.... Kafası hep karışık... Bunlargillerden... Anarşit... Akdenizli olmaktan gurur duyuyor .... Akdenizli olmak hayata karşı bir duruştur sanırım. Akdenizli olmak ; kanının deli akmasıdır, bağıra çağıra konuşmaktır, kalabalık aile sofralarıdır, kapı gıcırtısına oynamaktır, şarkılara ayakla ritm tutmaktır, zeytindir,zeytinyağıdır, teninin güneş yanığı rengini yıl boyu korumasıdır, güzel kızlardır, yakışıklı erkeklerdir, damak zevkidir, daha ötesi hayat zevkidir... Yani Akdenizli olmak bir ülkenin ötesinde bir iç denizin çevresinde yaşayan tüm insanların o deniz gibi rengarenk,kah huzurlu,kah deli dolu olmasıdır.Bir ülkeye değil bir denize kendini ait hissetmektir.