suç ortakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
suç ortakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma, Temmuz 10

UYANIŞLARIMIN EN GÜZELİ

Sevdayı yaşamayı yazmaktan önde tutanlara selam olsun...

gülüm bu gece birden bire yüreğimde sıcak bir mermi gibi hissettim yokluğunu.
bu gece yaz havası gibi etimdesin.
dişlerinle ısırdığın kızılcığa doyamadığım,karabardos sesi geliyor dere boylarından.
bu gece ayrılığımızın bin kere bininci gecesi galiba
tütün gibi tükendi zaman
oysa ben seni erken yaşayıp hiç kaybetmemek için,taze,hudutsuz,sevdim.
yüreğimin yenilmez aşk tanrıcası
galiba bu gece yazık ve özlemlerin gecesi
insanlar kapı önlerinde ki ayakkabılarını içeriye almayı öğrendiği tarihlerde
biz bolivya dağlarında dolaşıyorduk
minik ellerin avuçlarımda,sonsuz ufuklarda ki insanlığa,hürrüyet kadar sevdiğimiz
insanlara doğru
galiba bu gece ölümsüzlüğün gecesi
bu gece çık boztepe'ye gülüm seyredeyim seni tepeden tırnağa
sağ taraftan değirmen dere'nin kurak kalçalı bir kız gibi denize katılışını seyret,
seni hissettim.
sol taraftan akçaabat'ın tütün kokusunu çek ciğerlerine,
seni imrendim.
hiç bir şey yapmıyorsan gülüm güneşin boztepe eteklerinde yayılışını seyret,
seni kıskandım.
bense bolaman virajlarında uzun saçlarının yerinde çay içmekteyim.
az kaldı düşerim o sahillere
yelkenleri rüzgariçmiş süremene takası gibi sarhoş,açık denizlerinden.
seni özledim.
ağzımda yarım kalmış bir öpüşme gibi sadık gazioğlu hocamızın bize söylediği
türkiye sana geliyorum;
"ben bu kadar içmezdum
derdumden içeyirum
ağlayın beni kızlar
yandum da tüteyirum"
gerisini sorma,o günlerden belleğimde bir tek sen kaldın lekesiz (bembeyaz) ve tertemiz gerisini unuttum.
daha sonraları ise ayrı düşmeyi ve sesini duyup gece yatağımdan fırlamayı öğrendim.
sen benim korkum,yutkunuşum uyanışlarımın en güzelisin.
sen benim,insanlığın bütün zaman ve mekanlarda peşinden koşup da bilemediği bildiğimsin.
galiba,galiba bu gece yağmurda gökkuşağı misali gülerken ağlamanın zamanı...

Perşembe, Ocak 15

BUGÜN GÜNLERDEN NAZIM

İyi ki doğmuş...
Düşündüm de bilemedim en çok hangi şiirini sevdiğimi.
ilk cümlelerimin içindeydi cümleleri
ilk ezberlediğim şiiri
"kapıları çalan benim
kapıları birer birer
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler"
4,5 yaşındaymışım daha
kanıtları var babamın acemi kaset kayıtlarında
Sonra odamda elektrik düğmesine iliştirilmiş kartın üzerinde ki yazıda
nakşetti beynime
"yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşcesine"
ilk aşkta günü geldiğinde
"seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi"
sonra okul koridorlarında
"dostların arasındayız
güneşin sofrasındayız"
sonra yine aşık olduğumda
"ve sana söylemek istediğim en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür."
sonra yine ayrı düştüğümde
"tahir olmakta ayıp değil zühre olmakta
hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil"
bir gün anladığında hayatı
"

Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
        bağır
                bağır
                        bağırıyorum.
Koşun
         kurşun
                erit-
                    -meğe
                            çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
                                                Kerem
                                                     gibi
                                                          yana
                                                                yana...
«Deeeert
             çok,
                 hemdert
                         yok»
Yürek-
        -lerin
kulak-
        -ları
              sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
                   Kerem
                        gibi
                              yana
                                    yana.
Ben yanmasam
                  sen yanmasan
                             biz yanmasak,
                             nasıl
                                   çıkar
                                          karan-
                                                  -lıklar
                                                      aydın-
                                                              -lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
        bağır
                bağır
                        bağırıyorum.
Koşun
         kurşun
                 erit-
                     -meğe
                             çağırıyorum.....

Pazar, Ocak 11

Cemal Süreya anısına-Ben sadece mısralara inandım...

"Meğer ne çok yanarmış canı insanın baktığı yerde göremeyince görmek istediğini …"

“Ertesi gün sana kavuşmayacağım için uyumadığım geceler var benim.”

"Parmak uçlarıma hapsettim seni,dokunduğum her yerde seni hissediyorum,canım yanıyor…" 

"Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine ! Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime."

“Unuturum diye uyudum yine seninle uyandım, belli ki uyurken de sevmişim seni” 

"Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreğine giden bir bilet, cam kenarı değil ; Can kenarı olsun…"

"Sonra içimden bir parça eksildi,
Dolduramadım gecelerce"


"Yaşlanıp öyle kol kola yürüyelim mi? Ne güzel yaşlanırsın sen."

"Bir daha beni sevdiğini söyleme!
Neden biliyor musun?
Çünkü yine inanırım."


"Kim istemez ki mutlu olmayı?
Ama mutsuzluğa da var mısın?"


"Baktım gülüşünden güzel şiir olur, sevdim gitti…" 

"Biliyorsun ben hangi şehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası " 


"OKYANUSTA ÖLMEZ DE İNSAN GİDER BİR KAŞIK SEVDADA BOĞULUR. "

  






 

  

Pazartesi, Aralık 8

Aynı

Gün doğar,
Ben seni severim...
Gün batar,
Ben seni severim...
Güneş açar,  
Yağmur yağar,
İzmir'e hiç beklenmedik bir kar yağar 
Ben seni severim....
Çamaşırlar kurur,
Turşular olur,
Aysel kızın nişanlısı askerden gelir,
Ben seni severim...
Bir gül tomurcuklanır kışın ortasında teklifsizce
Bir türkü mırıldanır zeytin toplarken Hatçe Abla
Vapura son dakika yetişir terzi Muhterem 'in çırağı
Ben seni severim...
Ajansların saatleri değişir,
Kahvelerin müdavimleri tek tek öteye gider,
Yaz kuşları gelir ,gider,
Ben seni severim...
Saçıma ilk ak düşer,
Elimde ilk çizgiler belirir,
Uykularım azalır
Ben seni severim...
Yaşam akar,
Günler geçer,
Çocuklar büyür,insanlar yaşlanır
Herşey değişir
Bir tek şey değişmez 
                         sevdiğim,
Ben hep seni severim....

Pazartesi, Ekim 27

Her an daha çok seviyorum seni

Çoğalarak seviyorum seni, giderek daha çok... Her şeyi yeniden öğrenir gibi, öğrendiklerimi biriktirir gibi, çoğala çoğala. Uzaklığında da, yakınlığında da her zamanda ve her mekanda... Geceleri kısaltıp gündüz oluyorsun, gündüzleri bitirip yıldız oluyorsun. Daha çok seviyorum seni, yaramın kanamasını kesen bir ilaç gibi. Bir kıvılcımdan, bir yangına dönüşür gibi, büyüyerek ve daha çok. Her an daha çok.

*

Seni sevmenin nöbetini tutuyorum, yüreğim ellerinde. Karda, kışta, deli yağmurda. Mavide ve yeşilde. Parlaklığı giderek artan bir çiçek gibi. Sevdikçe çoğalıyor benim parlaklığım da... Sevdikçe çoğaltıyorum seni, çoğaldıkça daha çok seviyorum. Yollardaki sisi savuruyorum, rüzgar oluyorum. Aydınlığa koşuyorum. Yüzünü taşıyorum rüyalarıma, ellerin darılıyor, onları da çağırıyorum. Gülüyorsun, gülüşüne hayran oluyorum. Sevdikçe hayranlığım da çoğalıyor.

*

Sevdam hep bir an öncesinden daha büyük. Aşkım, daha kararlı, bulmuşken seni kaybetmemek adına. Seni seviyorum, yaşama sevincim çoğalıyor, içimdeki kuşlar çoğalıyor, kanat çırpışlarını dinle. Hepsi senin aşkına uçuyor.

*

Görmesek de birbirimizi ne gam! Varsın işte oradasın. Onca aşk öğretemedi ama şimdi yalnızken de öğreniyorum seni sevmeyi. Öğrendikçe daha da çoğaltıyorum seni sevmeyi. Özlem aşkın çiçeği, özlemle birlikte aşkın da çoğalıyor.

*

Kaç acının sınavından geçtim ve başardım sonunda. Bir tek acıyı azaltıyorum içimde, seni çoğaltıyorum, çoğalttıkça acı yok oluyor. Şimdi yıldızları daha büyük gecelerin, daha çok. Seninle birlikte yıldızlar da çoğalıyor.

*

Korkma, ne kadar çoğalırsan çoğal, yüreğim aşkını taşırmayacak kadar büyük. Sana dair ne varsa hepsini taşıyacak kadar güçlü. Senden gelecek her şeyi kucaklamaya hazır. Seni çoğalttıkça atacak. Geleceğini bilirse, sensizliğe de dayanacak. Ve sevgilim bu aşk seni de çoğaltacak...


Mehmet Çoşkundeniz

Cuma, Ekim 14

Omayra-Murathan Mungan

Cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana


Mendili kan kokan sevgili arkadaşım

Usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım

elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür

adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın

macerasında

yolun sonunu söylüyordu

günahkâr iki melek olan sağdıçlarım



Al birkaç bulutlu sözcük

atlasını sırtında taşıyan çalınmış bir zaman

mekik, taflan, kar kesatı bir iklim

aşk mı, macera mı dersin bu uzun seferberlik

bu ilişkinin topografyasını

mezhepler tarihinden bulup çıkardım

adanan boynunda o gümüş zincir

bilmiyorsun arması sallanıyor ucunda

işte yazgının kara zırhlısı!

Kork! kutsal kitaplardaki kadar kork!

Çünkü hiçtir bütün duygular

Korkunun verimi yanında



Benim ruhum nehirler kadar derin!

Kızıl kısraklar gibi üstümden geçeceksin!



Arı bir sessizlik duruyor

şiddetimizin armaları arasındaki uzaklıkta

gövdenin demir çekirdeği

kalkan teninin altında

sana okunaksız bana saydam giz

içindeki uğultunun izini sürüyorum

bir açıklığa taşıyorum ele vermez yerlerini

harabeler diriliyor

heykeller tamamlanıyor

kendi kehanetinden büyülenmiş gözlerimin önünde

başka çağlara gidip geliyoruz

aşk tanrısı için

seviştiğimiz ve uyuduğumuz sahillerde

aşkın kaplan ve yılan düğümüyle



Öpüyorum seni boynundaki yaradan

iniyorum kaynağına

aydınlanmamış yanların ışığa çıkıyor

dokunuşlarımın parıltısında

düğümlü mendilin, gümüş zincirin

sımsıkı mühürlendiğin bütün kilitler

çözülüyor avuçlarımda





Tılsım tamamlanıyor

ortaçağ kentlerinden geçiyoruz dönüşte

indiğim kaynakların mezhep değiştiriyor

zamanın ve uzamın kilitlendiği kara kutuda benim kelimelerim

tılsım tamamlanıyor

dudaklarımdan sızan erkek sütünün kara büyüsüyle

sevgilim oluyorsun

uyuyor ve yıkanıyoruz ay ışığında

bakıyorum güneş iniyor yüzünün alacakaranlığına



Adın yoktu tanıştığımızda

eksiğini de duymadık

bazen bir rüzgârı, bazen birkaç zeytini

adının yerine kullandık



Adın yoktu tanıştığımızda

sonra da olmadı

çünkü başka biri oldun zamanla



Şimdi adın var

şimdi ruhumun sislere sarılı derinlikleri

yükseliyor ve tehdit ediyor

kıstırılmış varlığımın bütün cephelerini

yüzümün pususunda geziyor

sularda bilenmiş bıçaklar

uyandırılmış acılarım, bulanmış sarnıcım

etimle ruhum arasında çelişen ilke

geri döndü bana

kendi ellerimle kurduğum kara büyüden

içimdeki tarih bitti

siliyorum bir aşkı var eden her ayrıntıdaki parmak izlerini

ve şimdi adın var

ve şimdi

ikimizin vaktinde

intikam saati geldi



Omayra, bu adı verdim sana

ve mevsimleri bütün anlamlarıyla

iki çakılına bir deniz vereyim

hayallerine mavi buğday

dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim

esmer ve çırılçıplak bir gecede

bütün düşmanların gelecek

koynumdaki cenazene



Seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken

kucağımda başın

gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını

kendi enkazımın üstünde

kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan

öldürerek yaşatacağım seni kendimde



Ocağın parıltısıyla aydınlanan yüzün

gücünden habersiz sakin gülüşün

kamçılıyor içimdeki bütün köleleri

ben ki hileli bir oyun,

birkaç kırık zar

ve kara muskalı tılsımlarla

almışken seni kaderinden, kıyasıya bağlamışken kendime

asıl sen tutsak etmişsin beni

dünyaya kapalı kapıların ardındaki

içi boş sessizliğine



sığlığın, sevgisizliğin

o sonsuz kendiliğindenliğin

dünyanın sana değmeyen yerleri

nasıl da çekici yapıyor seni

o kadar bağlandım ki

tutkusuz bedenine

ya öldüreceğim seni

ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne



Sayıklayan bir ağaç gibiyim Omayra

uğultusu geliyor ta derinden

gövdemin geçtiği masalların

içimdeki deprem ayakta tutuyor beni

geri dönüp vuruyor çalınmış zaman

bak sana korkaklığımı veriyorum

var olmanın bütün varoşlarından

ben yenildim, işte silahlarım

tılsım tamamlandı

sonuna geldim çizgilerini sildiğim

bir büyük haritanın

aşkım ölümün sınırında Omayra

olduğun yerde kal kımıldama!

Pazar, Eylül 18

Yaşayalım ki-Can Baba'dan...


Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek… Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.
Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız…
Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı “herşeyde”.
Can YÜCEL

Seninle Olmanın En Güzel Yanı,Can Babadan


“Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
”Seni seviyorum” sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek…
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana… Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek… Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak… Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi… Isırmazdım dilimin ucunu… Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda… Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize… Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki…
YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN…”
Can YÜCEL

Çarşamba, Haziran 1

soluğundan öptüm seni....

ayışığında oturuyorduk


bileğinden öptüm seni



sonra ayakta öptüm

dudağından öptüm seni



kapı aralığında öptüm

soluğundan öptüm seni



bahçede çocuklar vardı

çocuğundan öptüm seni



evime götürdüm yatağımda

kasığından öptüm seni



başka evlerde karşılaştık

iliğinden öptüm seni



en sonunda caddelere çıkardım

kaynağından öptüm seni.

cemal süreya

Cumartesi, Şubat 19

bahar

Ne zamandır yazmıyorum.Cebimdeki kelimeler tükendi yollarda.Yenilerini edinemedim hala ödünç sözcükler kullanıyorum....

suç ortaklarım sağolsun..

..
Yağmur Herkese Yağar


Güneş Isıtır Herkesi

Mevsimler Herkes İçindir

Yalnız Çığ Altında Kalan

Sele Kapılan Her Zaman Birkaç Kişi



Herkes İçindir Aşk Da Ayrılık Da

Yalnızca Birkaç Kişi Ölür Acıdan

Eskiden Ölümle Tartılırdı Ayrılık

Kiminin Hayatı Yalnızca Unutkanlıktan



Her Şey, Herkes İçin Değildir Oysa

Kimi Hiçbirşey Ögrenmez Karanlıktan

Yalnızlığı Kullanmayı Bilmez Kimi

Kimi Ayrılamaz Karanlıktan



Yağmur Herkese Yağar

Ama Çok Az İnsan Tutar Yağmurun Ellerini

Onca Şarkı Onca Film Onca Roman

Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi



Çığ Altında Kalan Sele Kapılan

Aşktan Ve Acıdan Ölen

Birkaç Kişi Dünyayı Başka Bir Yer Yapmaya Yeter

Aslında Onların Hikayesidir Anlatılan

Diğerleri Dinler, Seyreder, Geçer Gider

Geçer Gider Herkes

Hikayelerdir Geriye Kalan.
 
Murathan Mungan

Çarşamba, Şubat 17

ÜLKE

Saat Çini vurdu birden: pirinççç
Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
Kasketimi eğip üstüne acılarımın
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi.
Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman
Sen tutar kendini incecik sevdirirdin
Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa



Yalnız aşkı vardır aşkı olanın
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Kardeşim olan gözlerini unutamadım
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
Dostum olan ellerini unutamadım
Karım olan karnını ve önlerini
Orospum olan yanlarını ve arkalarını
İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
Nasıl unuturum hiç unutamadım
Kibrit çak masmavi yanardı sesin
Ormanlara ormanlara yüzünün sesi
En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma
Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın
Soluğu kesen ağulayan ormanlarında
Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı
Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında
Karadeniz'e karışırdı ordan Akdeniz'e
Ordan da daha büyük sulara



Geceyse ay hemen tazeler minareleri
Kur'an sayfaları satılan sokaklardan
Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar
Ölüm uçar çocuk yüzlere
Ben o sokaklardan ne kadar geçtim
Damağımda dilinin yosunlu tadı
Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine
Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını
Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi



Bir başak ufak ufak bildirir Konya'yı
O başakta o Konya'da seni ararım
Ben şimdilerde her şeyi sana bağlıyorum iyi mi
Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız
Para basma yetkisini Fırat'ın suyunu Palandöken'i
Erzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini
Antalya'nın denizini o denizin dibini
Beş türlü yengeç yaşıyan sularında
Çağanoz adi pavorya çingene pavoryası ayı pavoryası bir de çalpara
Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya
Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
Bir günler şölenlerle egemen ülkende
Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
N'olur ağzından başlıyarak soyunmaya
Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
Çık gel bir kez daha çıkıntılardan
Çık gel bir kez daha bozguna uğrat


Cemal Süreya

Cumartesi, Ocak 23

...

biz hep uzun yolları seçiyoruz oysa ne güzel anlatmış cemal süreya...

iki kalp arasinda en kisa yol:
birbirine uzanmis ve zaman zaman
ancak parmak uclariyla degebilen
iki kol.

merdivenlerin oraya kosuyorum,
beklemek govde kazanmasi zamanin;
cok erken gelmisim seni bulamiyorum,
bir seyin provasi yapiliyor sanki.

kuslar toplanmis gocuyorlar
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

Perşembe, Mayıs 21

sebebim aşk şu aralar

taş olup sustum
ruhum adını çağırdı
son saati vuruyordum
ömürde son zamanı
kış olup dondum
kalbim yine alev aldı
ben ölümü soruyordum
önümde aşk uzandı

insafa gel al yanına
yaşıyorsam aşk sebebim
durmadın yürüdün kanıma
dön gel affettim
yüreğim ağır ağrısına
dayanırsam aşk sebebim
ödedim düşeni payına
dön gel affettim

sır olup kaldın
nerde bulamam izini
yokluğundan usandım
ne olur duyur sesini

bi dilek tuttum
yıldızların ışığında
sen diye diye avundum
geldin rüyalarımda

insafa gel al yanına
yaşıyorsam aşk sebebim
durmadın yürüdün kanıma
dön gel affettim
yüreğim ağır ağrısına
dayanırsam aşk sebebim
ödedim düşeni payına
dön gel affettim

Cumartesi, Nisan 25

AYNANIN İKİ YÜZÜ

TERSİ-

Kendinden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar sana çıkar...
Kendinden kaçamazsın,
dünyanın öbür ucuna gitsen de
Kendini unutamazsın...

Ben, sendim...
Kendinde beni bulmuştun...
Ben, sen'im...

Saçlarını yıkadıktan sonra,
benim saçlarımı kurutuyorsun...
Parmağını kestiğinde salata yaparken,
Benim parmağıma pansuman yapıyorsun...
Ellerin üşüdüğünde,
benim ceplerime sokuyorsun...
Sen her sabah, bana uyanıyorsun...
Ve ben bunu biliyorum...

Benden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar bana çıkar...
Benden kaçamazsın,
dünyanın öbür ucuna gitsende,
Beni unutamazsın...

Ben artık, sen'im çünkü...


Dişlerini fırçaladıktan sonra,
Benim ağzımı çalkalıyorsun...
Gözlerin yorulduğunda bir kitabı okurken,
Benim resmimi sayfaların arasına koyuyorsun...
Yastığına sarılıp uyuduğunda,
benim rüyalarımı görüyorsun...
Sen her an, beni yaşıyorsun...
Ve ben bunu biliyorum...

Ben, sen'im..

-DÜZÜ-

Kendinden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar sana çıkar...
Kendinden kaçamazsın,
dünyanın öbür ucuna gitsen de
Kendini unutamazsın...

Sen, bendin...
Sende kendimi bulmuştum...
Sen, ben'sin...

Saçlarımı yıkadıktan sonra,
senin saçlarını kurutuyorum...
Parmağımı kestiğimde salata yaparken,
Senin parmağına pansuman yapıyorum...
Ellerim üşüdüğünde,
Senin ceplerine sokuyorum...
Ben her sabah, sana uyanıyorum...
Ve sen bunu biliyorsun...

Senden başlayan tüm yollar,
yeniden ve tekrar sana çıkar...
Senden kaçamam,
dünyanın öbür ucuna gitsem de,
Seni unutamam...

Sen artık, ben'sin çünkü...

Dişlerimi fırçaladıktan sonra,
Senin ağzını çalkalıyorum...
Gözlerim yorulduğunda bir kitabı okurken,
Senin resmini sayfaların arasına koyuyorum...
Yastığıma sarılıp uyuduğumda,
Senin rüyalarını görüyorum...
Ben her an, seni yaşıyorum...
Ve sen bunu biliyorsun...

Sen, ben'sin...

Ahmet İNCE

Çarşamba, Nisan 22

olmalı..........

yaşanır ağır ağır büyük aşklar
tomar tomar gelir üstüme birikir
yetişir ağır ağır çocuklar da kendini tanır sonra hemen unutur

olmalı
eğer ipler senin elindeyse hemen çek göster
göster bana na kadar çelimsiz ve sevimsiz olduğumu

yaşanır ağır ağır büyük aşklar tomar tomar gelir üstüme birikir
yetişir ağır ağır salaklar da kendini tanır sonra elbet unutur

olmalı
eğer ipler senin elindeyse hemen çek göster
göster bana ne kadar çelimsiz ve sevimsiz olduğunu

Salı, Mart 17

Aşk bile bile tutsaklıktır....

Hayat bazen öyle insafsız ki
Küçük bir boşluğundan yakalar
Hissettirmez en zayıf anında
Seni ta yüreğinden yaralar
Ellerin kolların bağlansa da
Başında kasırgalar kopsa da
Sen tüm gücünle karşı koysan da
Seni acımasız sevdaya salar

Sen de benim kadar gerçekleri görüyorsun
Beraber olamayız, benim gibi biliyorsun
Bir başka dünyanın insanısın yavrucağım
Sen kendi dünyanın toprağında büyüyorsun

Haklısın biraz geç karşılaştık
Oysa hiç konuşmadan anlaştık
Bazı şeyler var ki söylenmiyor
Biz seninle sözleri susarak aştık

İnsan acılarla kıvransa da
Ve o aşkla bir daha doğsa da
Dünyasını yeniden kursa da
Düşlerle gerçekler ayrı ayrı yaşar

Ama aşk....Kapıda bekler...

seni içime çektim bir nefeste
yüreğim tutuklu göğsüm kafeste
yanacağız ikimizde ateşte
bir kıvılcım yeter ...
hazırım bak...


Salı, Mart 10

Ve tabili benim gözdem....Every Breath You Take



Değil yıllar...Ömrüm geçse...
every breath you take
every move you make
every bond you break
every step you take

i'll be watching you

every single day
every word you say
every game you play
every night you stay

i'll be watching you

oh can't you see
you belong to me
how my poor heart aches with every step you take

every move you make
every vow you break
every smile you fake
every claim you stake

i'll be watching you

since you've gone
i've been lost without a trace
i dream at night i can only see your face
i look around but it's you i can't replace
i feel so cold and i long for your embrace
i keep crying baby, baby please

every move you make
every vow you break
every smile you fake
every claim you stake

i'll be watching you

İçin...

Fotoğrafım
İzmirli... Atatürkçü.... Kafası hep karışık... Bunlargillerden... Anarşit... Akdenizli olmaktan gurur duyuyor .... Akdenizli olmak hayata karşı bir duruştur sanırım. Akdenizli olmak ; kanının deli akmasıdır, bağıra çağıra konuşmaktır, kalabalık aile sofralarıdır, kapı gıcırtısına oynamaktır, şarkılara ayakla ritm tutmaktır, zeytindir,zeytinyağıdır, teninin güneş yanığı rengini yıl boyu korumasıdır, güzel kızlardır, yakışıklı erkeklerdir, damak zevkidir, daha ötesi hayat zevkidir... Yani Akdenizli olmak bir ülkenin ötesinde bir iç denizin çevresinde yaşayan tüm insanların o deniz gibi rengarenk,kah huzurlu,kah deli dolu olmasıdır.Bir ülkeye değil bir denize kendini ait hissetmektir.

deviantart

Powered By Blogger