günlük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
günlük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazar, Ocak 15

son

herşeyin başladığı yerdeyim bu gece
üzerimde bir kuru sarhoşluk hali
giyindiğim ne varsa çıkarıyorum senden yana
vedaların bir anlamı olmalı
gecenin ilerleyen saatlerine kazılı
birer bıçak izi gibi
hain ve sisli ve puslu bir İzmir akşamında
hayallerime karlar yağmalı
ansızın sirenler çalmalı
tüm radyolar anons etmeli
bittiğini...
kestiğim yerden seni
kan kırmızı bir gül filizlenecek sabah yüreğimin
ve herşey başka bir aşka ertelenecek...
...
sen bitsen de ...bu şiir yarım kalacak....

Çarşamba, Şubat 17

İstanbul,İzmir,Ankara

Ankara ,
En iyi kalpli üvey ana
Bu şehri bu kadar yalın anlatan başka bir şey olamaz sanırım.
Sorumluluklarını bilen, asla kötü davranmayan ama sonuçta bir üvey ana
olan Ankara . Bu şehirde insanlar bekler. Emekliliği, askerin bitmesini,
rüşvetin gelmesini, gönderdiğiniz evrakın cevaplanmasını , suskun devletin
konuşmasını beklerler. Taşı çatlatacak bir sabırla bir şeyleri
beklerler, kim bilir bekledikleri hayattır. Belki denizi görselerdi
beklemezlerdi. Denizi su saniyolar. Suyu görmek için göllerin kıyısına
gidersiniz ama su ufka uzanmaz. Bir suyu deniz yapan ufuk yoktur Ankara'nın
göllerinde. Oysa ne önemlidir suyun hiç bitmemesi ve uysal bir sevgili gibi
gökyüzüyle birleşmesi. O vaatker ufuk çizgisi, o nasıl güzeldir. Her
zaman ötelerde bir şey olduğunu fısıldayan o şehvetli çizgi. insanlar
Ankara'da beklerler, kim bilir bekledikleri hayattır.

İstanbul'da ise durum daha vahimdir. Hayat sanki bir adım ötede duruyor
gibidir. Doğruya doğru, dünyanin en güzel şehridir İstanbul, ama hayat
eli çabuk davranır. Daha siz elinizi uzatmadan işveli bir kadın gibi kaçar
gider. Bu yüzden hırsla kovalarlar hayati İstanbullular. Beklediği şeyin
belki de hiç gelmeyeceğini söyleyen şeytani fısıltıya rağmen,
Ankaralının dingin tevekküllü bekleyişinde bir huzur vardır. Ama
İstanbullunun hırslı kovalamacasında ne huzur vardır ne de tatmin.
Dünyanın en güzel şehri hemen kol mesafesindeyken kendilerini yiyip yutan
bir kovalamacanin içinde kaybolur giderler. Hayat kaçar, onlar kovalar.

Ama İzmir... İzmir'de hayat beklenmez, kovalanmazda. O zaten sizinle
beraberdir.Ufkun ötesini muştulayan bir deniz vardır.Mutlulukla dolu, sakin
bir sevişmenin tadındadır körfez. Körfez vapurlarının sakin gidişinde
hırslarınız yok olur, kovalamayı bırakırsınız, hatta martılara gevrek
atacak kadar iyilikle dolarsınız. Ne varsa bu şehirde, bayatlamış vapur
çayı bile nektar olur. Hafta sonları denize doğru bir göç başlar.
"Ey hayat, biz Çeşme'ye gidiyoruz sen de arkadan gel" der
İzmirliler muzipçe. Ve ne gariptir ki hayat, uslu bir çocuk gibi onların
peşinden gider.

Ne garip, uçak biletinin üzerinde adımın hemen yanında yazan IZM
harflerine sevgiyle bakıyorum. Sabırsızım, sevgilisine kavuşacak aşıklar
kadar.


Cemal Süreya

Perşembe, Şubat 11

...

bugünlerde her gün kendimi aynı şiirin farklı bir mısrasında buluyorum.

dün

gözlerimi kapasam
akşam
bir karanlığın dibinden gözlerin ağzıma bakıyorlar
ellerimi yüzümü yıldızlarla yıkayorum
saçların boynuma sarılıyorlar
gözlerimi kapasam
sen boylu boyunca yanıbaşımdasın
dişlerinin arasında bembeyaz bir nilüfer
alevleri bile öpebilirmiş gibi
güçlü ve gururlu ağzın
beni öptüğün zaman erkek seni öptüğüm zaman kadın
yanıbaşımdasın
gözlerimi kapasam
senin için bir mısra tasarlasam
bir renk düşünsem
başımı senin dizine koyduğumu uyuduğumu düşünsem
çocuğunmuşum gibi saçlarımı okşadığını
kocanmışım gibi yakama çiçek taktığını
bir yağmur şehrin bütün seslerini öldürse
sen ve ben günün yirmi dört saatını öldürsek
boğazlasak
ellerin göğsüme girse avuçlayıp kalbimi koparsa
sımsıcak ben senin kanına girsem
kalbine kurulup otursam
gözlerimi kapasam
rüzgârın kapıları derhal açılacak
dağbaşlarının temkinli sessizliğiyle sonsuzluğu dinleyeceğiz
kendimizi inkâr edeceğiz
hele inkârımızı büsbütün inkâr edeceğiz
bütün münkirler günde beş vakit bizi inkâr edecekler
bir kibrit aydınlığında çatılmış kaşlarını göreceğim
jiletle çizilmiş gibi keskin
ince
içimde kanlı bir ihtilâl kopacak
dudakların bir akşam üstü dudaklarıma değince
kadehim kırılacak
münkirlere müminlere küfredeceğim

diyordu Attila İlhan,

bugün

sen olmadığın vakit büyük yalnızlığım var
dalgaların kendilerini taştan taşa vurmaları
sonbahar yıldızlarının sessiz sedasız çırpınmaları
ve büyük yalnızlığım var
biliyorsun hani o
rüzgârın gözüne karanlık bir yelken gibi açtığım
içimsıra vahşi bir kadın gibi taşıdığım yalnızlığım
sen olmadığın vakit o denizde
şarabım tuzlu bir lezzet kazanıyor
avuçlarımda bir ateş yanıyor
bir çift insan gözü
hırsızı iti uğursuzu
köpek gözü toz ve toprak
bir kadeh quantro bir kadeh rom bir kadeh yağmur
avuçlarımda ve çırılçıplak
sen olmadığın vakit ben de olmuyorum
o denizde gördüğüm sen
benim için bir şarkı söyleyecektin
hazırdın gitarını bir çocuk gibi dizlerine yatırdın
kanada'lı üç tayfa tezgâhın içine girdiler
karanlık kıllı kollarıyla şarkının içine girdiler
kavga çıktı birbirinin çenesini kırdılar
o denizde gördüğüm sen
benim için bir şarkı söyleyecektin
ağlayacaktın
görecektim
sıradan bir şarkı söyleyecektin
kanada'lı tayfalar kahrolup öleceklerdi
ben de ölecektim

diyor...
büyük istifham üzerine'de...
istifham:sorup anlama, anlamak için sorma sanatıdır.

Perşembe, Ocak 21

ben molası

"sevmek kimi zaman rezilce korkuludur,
insan bir akşamüstü ansızın yorulur..."

bu sabah yorgun uyandım.tüm sevmelerden sevgi sözcüklerinden uzakta yalnız ve yorgun.yüzümü yıkarken gördüğüm yüz bana yabancı gibi geldi.öyle tanımıyorcasına baktım kendime.en çok sevilmeyi hakeden ama en az sevdiğim en az özen gösterdiğim kişiye.
günlük rutin içinde ne çok unutuyoruz kendimizi.bir koşturmacadır gidiyor.insanlara bölünüp insanlara parçalanıyoruz gün boyu.insanlarla görüşüyor,insanlara hoşgörü gösteriyor,insanları seviyoruz.bir hengamedir gidiyor.en son yatağa yattığımızda başbaşa kalıyoruz belki kendimizle ,belki de yastığı karşıdan görünce uyuyoruz o yorgunlukla.
insan tuhaf bir senaryonun bir rutinin içerisinde boğuluyor hayat boyu.ama oynadığı senaryonun başrol oyuncusunu kendini unutuyor çoğu zaman.kendi olmazsa bu filminde olmayacağını ,en büyük özeni kendine göstermesi gerektiğini ,en çok kendini sevmesini gerektiğini.başkalarını severken kendini paralıyor üstüne çoğu zaman,kendini değersiz ,kendini kimsesiz hissediyor.
ben bu ara kendime bir kendini sevme molası verdim.bir süre yalnızca kendimle ilgilenecek ve beni seveceğim.bu süreçte ihmal edeceğim herkese şimdiden haber vermek istedim.bir süre "ben molası" veriyorum.
ve oyuna bir cem özer şarkısı ile devam ediyorum...

http://www.muzik.net/sarkilar/acemi-sarkilar-beni-seviyorum/cem-ozer/38985/beni-seviyorum


sevgi emek isteyen bir şey
yani insan emek verdiği sürece seviyor
e kendime de o kadar çok emek verdim ki
doğaldır kendimi sevmem
yani bunu kayahan ca bir şiir olarak anlatmak gerekirse
şimdi ben yani sen beni seviyormuyum da
ben mi sevmiyorsun seni

şu dünyada ki en güzel ben olsam
bütün güzellere yukardan bir baksam
çok mu mutlu olurdum
yoksa bugünü mü arardım
değişsem mi değişmesem mi bilemiyorum

şu dünyada ki en çirkin ben olsam
herkesten yüzümü gözümü saklasam
çok mutsuz olurdum
çaresiz mi kalırdım
değişsem mi değişmesem mi bilemiyorum

şu dünyada en güzel ben dans etsem
gece gündüz pistlerden hiç inmesem

hayal kurmak güzel
gerçekler daha güzel

bir başkası olmayı hayal etsemde
ben benim başkası olmak istesemde
aslında değişmem değişemem biliyorum
bir oyun bu artık ben beni seviyorum

ama şu dünyada ki en akıllı ben olsam
herkeslere aklımdan biraz satsam
çok mu zengin olurdum
yoksa aç mı kalırdım
değişsem mi değişmesem mi bilemiyorum

şu dünyada ki en romantik ben olsam
her gün başka alemde rol alsam
çok mu aşık olurdum
sevgisiz mi kalırdım
değişsem mi değişmesem mi bilemiyorum

şu dünyada herkesten hızlı koşsam
ya da kanat takıp hep göklerde uçsam
hayal kurmak güzel
gerçekler daha güzel

Cuma, Ocak 15

...

ben seni sevdim ya,
bir daha hiçbirşey aynı olmayacak...

Çarşamba, Ocak 13

kelimeler

Avcumda kelimeler vardı...
Avcumda kelimeler kaldı...
Sen gittin,
Kelimeler öylece kalakaldı...

Salı, Aralık 15

Ben bir faşistim...

30 yıldır İzmirliyim. 30 yıldır Karşıyakalı'yım. Ama aslen Tatarım. Hem de Kırım Tatarı... Hani şu 1944’te topraklarından topyekûn sürgün edilenlerden. .. Büyüklerimin yıllarca burnunun ucu titredi, “memleket” dendiğinde. O nedenle bilirim toprak denilen şeyin köklerinin yüreklerde yattığını...

Hayatımı paylaştığım, sevdiğim adam bir Karadenizli. .. Anneden ve babadan. Tam bir Laz sizin anlayacağınız... En yakın arkadaşım Çerkez... Alt komşumuz Kürt... İki kat üstte, çok sevdiğim bir Ermeni oturuyor. Çocukluk arkadaşım Rum... Evin dördüncü kızı İpek, Yugoslav göçmeni...

Ve biz hepimiz İzmirliyiz... Ve ben bir faşistim.

Büyük ve renkli kocaman bir mozaik tabloyuz. İçimizden birimizin renkleri çıkarılsa o tablodan, genel görüntümüz bozulur, sessiz ve kör kalırız.

Yaklaşık bir haftadır son olaylardan sonra İzmir’e İzmirli'ye yapılan saldırıları okuyorum, dinliyorum.. . Kızıyor muyum? Hayır...

Eleştiriyi yapanlar ne bu şehirden, ne de bu şehrin insanlarından haberdar... Ellerinde bir takım veriler, arada bir gelip kıyıdan kıyıdan izledikleri bizleri yazıyorlar. Yazmıyorlar aslında, ağır ve haksız bir eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Ve hatta, tabir uygunsa, adeta “kin kusuyorlar”. İşte ben de bu noktadan hareketle kızmıyorum onlara. Öylesine zavallılar ki, yazıları ile faşizanlık yaptıklarının bile farkında değiller.

Kardeşim; öncelikle şunun altını çizelim. O gün bu şehrin sokaklarında olanlar bir sosyal patlamadır. Bunun tek sorumlusu da hükümettir. Üç beş oy kaygısıyla tamamen bir kılıf düzeneği ile sundukları o sözde “demokrasi açılımını” bu şehrin insanları yutmamıştır.

İzmirli yüzyıllardır, farklı etnik kimlikleri bağrına basmış, usul usul onları birbiri ile kaynaştırıp, bir arada yaşatmış bir topluluktur. Ama kimse kusura bakmasın bu şehrin denizinin dayandığı sırtında koca bir şehitlik yatmaktadır.

Vapurla bir yakadan öteki yakaya geçerken orada yatan genç bedenlerin ruhları sarar bu şehri. Acısı büyük anaların, gözyaşlarını içine akıtan şehit babalarının memleketidir İzmir. Yıllardır, köşedeki camiden kaç şehit cenazesini kaldırdığımızı kimse saymaya cesaret edemez.

O nedenle elin teröristini davul ve zurnayla karşılayıp, neredeyse kahraman ilan edeceklere elbette tepki gösterecektir. Kaldı ki; İzmirliye “faşist” diyen zihniyet önce PKK’ya “terör örgütü” , üyesine de “terörist” demeyi öğrenecektir.

Gelişmedik biz kardeşim... Memnunuz bu halimizden. Tembellik hakkımızı kullanıyoruz. Hayatı denizin kenarında güneşi batırıp, doğurarak yaşamayı tercih ediyoruz. Şehrimizi seviyoruz. Ünlü olup, çok para kazanmak gibi bir hırsımız yok bizim. Birilerinin uşağı olacağımıza kendi çapımızda kendimizin efendisi oluyoruz. O nedenle kalıyoruz bu şehirde... İzmir’i biz bu şekilde seviyoruz.

Ha bu arada; bu ülkenin en yüksek vergilerini ödeyen şehirlerden biri İzmir'dir. O vergilerden en az yararlanan şehir olsak da gıkımız çıkmaz, devlete borcumuzu öderiz paşa paşa... Bu nedenle faşist olabilirim.

Mustafa Kemal Atatürk çok önemlidir bizim için. Bu ülke de öyle... O nedenle de faşist olabiliriz.

Cumhuriyet Mitinglerine de gururla katıldık. Bak bu da faşistlik...

Bizim gibi düşünmeyeni, bizden olmayanı sevmeme gibi bir durumumuz hiç olmadı. Çünkü biz hepimiz birbirimizden çok farklıyız. Ama etnik kökenlerimizi it dalaşı gibi ortaya koymayız. Biz İzmirli'yiz. Severiz bu şehri... Değerlerimize sahip çıkarız. Asfalyalarımız atınca biraz hırçınlık yapabiliriz.

Ayşe Başak Kaban

[1/12/2009]

Çarşamba, Aralık 9

iki elin kızıl kanda olsa

sökülüp
salkım salkım leylekler gelirse
ilkbahar olur
kül mavinin yanına kirli sarı gelirse
sonbahar
sen benim yanıma gelirsen
kıyamet olur
bir damla göz yaşı okyanus boşluklarını doldurur
senin gözyaşların beş kıtayı eritirler
hünerli ellerin yeni bir dünya yaratırlar
gözleriminden milyonlarca yıldız çoğaltırsın
milyonlarca defa bakabilmem için
geceleri sana bir saniyede
parmaklarımdan istifhamlar çoğaltırsın
her ağacın dalına bir istifham asarsın
ölüme mahküm eder beni asarsın
ben tutar seni asarım
karanlıkta kalmış çocuklara döneriz
artık ben diye birşey kalmamıştır
sen diye birşey yoktur
hiç gelmemişe döneriz
korkarız
gözlerine baktığım zaman
sonsuzluğu görebilmeliyim
parmaklarım dudaklarında dolaşırken
sonsuzluğa dokunmalı
konuştuğun zaman
sonsuzluğun sesini dinlemeliyim
bir istifham gibi eğilip
seni bir istifham gibi öpmeliyim
elimden ne gelirse yapmalıyım
bir tevrat bir incil bırakmalıyım
beni bir dağ başına koymalılar
başıma bir dağ koymalılar
anama avradıma sövmeliler
sen duymalısın
iki elin kızıl kanda olsa
gelmelisin
Attila İlhan

iki bıçak

iki bıçak seç kendine
biri yaralamak için
biri öldürmek
pusu kur gözleri
karanlık gölgesine
biri sevmek için
biri ihanet
iki yürek seç kendine
biri yaşamak için
biri gizlenmek
bir korkak, bir kaçak, bir firar
kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk
içimdeki bıçak bir kere daha dönüyor
olduğu yerde
kalırsan sel basar yataklarımı
gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde
kimi zamanlar olur sevgilim
iki bıçak bile yetmez bir tek ölüme

Murathan Mungan

Çarşamba, Eylül 2

three little birds

harika bir bob marley şarkısına eğlenceli bir yorum...
herşey güzel olacak mı dersin?

Pazartesi, Ağustos 31

bir gece yarısı...

pencereden gelen yasemin kokusu dolduruyor
içimdeki boşlukları…
yoksun...
biliyorum her söz yalan,
her ten isyan bu gece.
gözlerini özlüyorum en çok,
ve sığınmayı gövdenin zehirli gölgesine…
bir şişe votka ile yad ediyorum ismini,
sevda diye yazıp adının karşısını boş bıraktığım cümlelerde.
yoksun...
sen ki hiç bilmediğim bir şehirde,
benden uzak yeni bir hikaye yazıyorsun,
muhtemelen beni düşünmüyorsun...
öznesi yüklemi özlem
devrik bir cümle
şimdi bana kalan bu şiirde...

Cuma, Ağustos 28

Gönlü Geniş Ruhu Gezgin Sufi Meşreplilerin 40 Kuralı

Ben Elif Şafak okurlarından değilim.Baba ve Piç’i çok merak edip almama rağmen bir türlü okuyamamışımdır.Bu huy bende son 4-5 yıldır peydah oldu.Lise ve Üniversite yıllarında neredeyse bir okuma ishaline tutulmuştum .Elime ne geçerse büyük bir açlıkla okuyordum.O devirden okuduğum çoğu kitabı bu sebeple sanırım şu an hatırlamıyorum.Yaş ilerledikçe daha seçici olmaya başladım.Bu kontrollü bir şey değil aslında.Bir kitabı elime alıp istesem de 50. sayfasından öteye gidemeyebiliyorum.
Neyse nereden nereye geldik.Aşk şu dönemde severek okuduğum kitaplardan biri oldu.Bunun asıl sebebi belki Şems ve Mevlana’ya duyduğum kişisel ilgiydi ama iyi bir dili olan ve ustaca akan bir kitap.Kitap ta ben dahil bir çok insanın etkilemiş 40 kural akıyor.Bunları sizinle de paylaşmak istedim.
İşte Elif Şafak’ın deyimi ile ;
Gönlü Geniş Ruhu Gezgin Sufi Meşreplilerin 40 Kuralı
1. kural: yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. şayet tanrı dedi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

2. kural: hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil.kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstünde ki kafan değil.nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !

3. kural: kur'an dört seviyede okunabilir.ilk seviye zahiri manadır.sonra ki batıni manadır.üçüncü batıninin batınisidir.dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.

4. kural: kainattatki her zerrede allahın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü o camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. allahı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. kim o nu bulursa, sonsuza dek onda kalır.

5. kural: aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. akıl temkinlidir. korka korka atar adımlarını. aman sakın kendini diye tembihler. halbuki aşk öyle mi? onun tek dediği:
bırak kendini, ko gitsin; alık kolay kolay yıkılmaz. aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. ne varsa harap bir kalpte var

6. kural: şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. sen sen ol, kelimelere fazla takılma. aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. aşık dilsiz olur.

7. kural: şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

8. kural: başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. bütün kapılar kapansa bile, sonunda o sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

9. kural: sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. sabır nedir? dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

10. kural: ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.
11. kural: ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. senden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

12. kural: aşk bir seferdir. bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

13. kural: şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. tutup da ona hayran olmaya değil.

14. kural:hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim olş. bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

15. kural: allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. tek tek her birimiz tamamlanmamış birsanat eseriyiz. yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.

16. kural:kusursuzdur ya allah, onu sevmek kolaydır. zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, yaradandan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.

17. kural: esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yap bağlamış haset ve art niyettir.

18. kural: tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. şeytanı kendinde ara, dışında, başkalrında değil ve unutma ki nefsini bilen rabbini bilir. başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak yaradanı tanır.

19. kural:başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. yakında gül yollayacak demektir.

20. kural: yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. gerisi zaten kendiliğinden gelir.
21. kural: hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık.şayet allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı.farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak,hakk'ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.

22. kural: hakiki allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur.ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur.şu hayatta ne yaparsak yapalım,niyetimizdir farkı yaratan,suret ile yaftalar değil.

23. kural : yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret.kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar,perişan olur onun için.kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar.ya aşırı kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz.
aşırılıklardan uzak dur.sufi ne ifrattadırne tefritte.sufi daima orta yerde...
24. kural : madem ki insan eşref-i mahlukattır,yani varlıkların en şereflisi,attığı her adımda allah'ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak ,buna yakışır soylulukta hareket etmelidir.insan yoksul düşse,iftiraya uğrasa,hapse girse,hatta esir olsa bile,gene de başı dik,gözü pek,gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.
25. kural : cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama.ikisi de şu an da burada mevcut.ne zaman birini çıkarsız,hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında.ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak;nefrete,hasede ve kine bulaşsak,tepetaklak cehenneme düşüveririz.
26. kural : kainat yekvücud, tek varlıktır.herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır.sakın kimsenin ahını alma;bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma.unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi,tüm insanlığı mutsuz edebilir.ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.
27. kural : şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir.ağzından hayırlı bir laf çıkarsa,hayırlı laf yankılanır,şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.
öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur,sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et.kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak.senin gönlün değişirse dünya değişir.
28. kural : geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret.gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi.ne geleceğimizi bilebilir,ne geçmişimizi değiştirebiliriz.sufi daima şu anın hakikatini yaşar.
29. kural : kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir.bu sebepten,"ne yapalım, kaderimiz böyle"deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir.kader yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir.güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.öyleyse ne hayatının hakimisin,ne de hayat karşısında çaresizsin.
30. kural : hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa,ayıplansa,dedikodusu yapılsa,hatta iftiraya uğrasa bile,o ağzını açıpta kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.
sufi kusur görmez kusur örter.
31. kural : hakk'a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı.her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir.kimi bir kaza geçirir,kimi ölümcül bir hastalık,kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp...hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız.ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
32. kural : aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki allah'a saf bir aşkla bağlanabilesin.kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma.bilhassa putlardan uzak dur,dost.ve sakın kendi doğrularını putlaştırma.inancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !
33. kural : bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! menzilin yokluk olsun.insanın çömlekten farkı olmamalı.nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise,insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.
34. kural : hakk'a teslimiyet ne zayıflı ne edilgenliktir demektir.tam tersine,böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir.teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır;emin bir beldede yaşar.
35. kural : şu hayyat ancak tezatlarla ilerleyebiliriz.mümin içinde ki münkirle tanışmalı,allah'a inanmayan kişi ise içinde ki inananla.insan-ı kamil mertebesine varana kadargıdım gıdım ilerler kişi.ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
36. kural : hilden,desiseden endişe etme.eğer birileri sana tuzak kuruyor,sana zarar vermek istiyorsa,allah da onlara tuzak kuruyordur.çukur kazanlar o çukura kendileri düşer.bu sistem karşılıklar esasına göre işler.ne bir katre hayır karşılıksız kalır,ne bir katre şer.o'nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz.sen sadece buna inan !
37. kural :allah kılı kırk yarark titizlikle çalışan bir saat ustasıdır.o kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur.ne bir saniye erken,ne bir saniye geç.her insan için bir aşık olma zamanı vardır;bir de ölmek zamanı.
38. kural :yaşadığım hayatı değiştirmeye,kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? diye sormak için hiçbir zaman geç değil.kaç yaşında olursak olalım,başımızdan ne geçmiş olursa olsun,tamamen yenilenmek mümkün.
tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !
her an her nefeste yenilenmeli.yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
39. kural : noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır.bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar.ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır.hem bütün hiçbir zaman bozulmaz.her şey yerli yerinde kalır,merkezinde...hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.
ölen her sufi için bir sufi daha doğar.
40. kural :aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır.acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım,yoksa dünyevi,semavi ya da cismani diye sorma!ayrımlar ayrımları doğurur.aşk'ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
başlı başına bir dünyadır aşk.ya tam ortasındasındır,merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..

Çarşamba, Ağustos 26

...

Sana baktıkça gözlerim şiir kokardı
Işıl ışıl yanardı ellerim sevdasından
Ne yana baksam hınzırca bir ümit kokusu
Ne yana baksam bembeyaz bir hüzün dağılırdı saçlarından….
Sen yürüdükçe bahara yürürdü ya toprak
Öyle ne yapacağını bilemezdi yüreğim coşkusundan.
Sen sevdikce hergün güneş doğuyordu ya,
Şimdi ondan korkuyorum bunca karanlıktan…

Pazartesi, Ağustos 24

tanımadığım ten-ahmet aslan

yanlızca bir kırıntıydın içime ilk düştüğünde
vakitsiz bir anda...
bilmediğim bir neden beni alıp götürdüğünde o yerlere
keder ve budalalıktan başka yaşamın bir anlamı var mıydı?
aradığım aşkı bulduysam sendedir
ya bu benim içimde dolaşan da kimdir
ya bu benim içimde mekan tutan da kimdir.

adem evvelinden beri bir yanımız noksandır neylersin...
beni bu alemde divane gibi gezdiren sen değil misin
geriye kalan yanlızca tanımadığım bu tendir
aradığım aşkı bulduysam sendedir
ya bu benim içimde dolaşan da kimdir
ya bu benim içimde mekân tutan da kimdir

susarak özlüyorum seni-fadıl öztürk

sözcüklerim varmıyor uzaklığına,
suskundur takvimlerde adım üstelik,
bir bir düşüyor bütün öpmelerim,
ağır yenilgiler alarak.
kalbimse sildi bütün defterlerde,
adresini, yokluğunu kıyamet bilerek.

sadece susarak özlüyorum seni
hiç tanımadan, ne garip …
sense uzaklara çivili,
bir deniz gibisin resimlerde

dokunsan dersim olur göçerim mecburen,
yalnızlığın on milyon olur,istanbul
duydum çok sonra,
adın önemli değil;
acın aynı tadı veriyor zaten.

islık çalan zamanlardan gelmiştim,
bilirim bulutları eskitmenin güzelliğini,
zaman, o zaman değil şimdi,
güneş yine doğar bu kente,
ama gözlerin... gözlerin...

şimdi adı yok hiç bir sevgilinin,
sıcak dokunuşunda dağılan,
binlerce öpücüğün...

işte, buna bıçak çekiyorum,
bir kadın, aşkını savunan
bir çocuk, gülüşü gibi ince,
bir havalanış...yok
belki de çekip vurmak ,
bütün uykuları göz kapaklarında...

Çarşamba, Ağustos 19

o mavilik derdi

beni uykudan uyandırır uyandırmaz
dünyanın bütün huyları yüzünde
ben bunlardan birini seviyorum en çok
sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa
tutsam tanelerini
sevincin gözyaşları derdim buna.

bir süre bakışıyoruz karşılıklı
ben uykudan uyanır uyanmaz
benimle şiir gibidir bu
tam karşımda ama yazılmamış
durmadan bileniyor aklımda.

seni unutarak baktığımda bile
dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
yayılıyorsun kalabalıklara
yalnız yayılmak mı
aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna.

özlenirsin, alabildiğine varsın da
daha da var oluyorsun gün günden
olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
bir kuş olsa mavilik derdi buna.

edip cansever

Cumartesi, Mayıs 30

Bir 35 yaş minnet listesi

Bugün 35 yaşımın son günü...Yarın 36 yaşında olacağım.Bilenler bilir ben 35 yaşını çok önemsedim -ki bunun sebebi bizzat şairin kendisidir,yaş 35 yolun yarısı diye şiir yazarsan bazıları böyle telaşlanır işte:)- Ne diyordum bu telasla istedim ki bu vesile ile yapım ve yayında emeği gecen herkese tesekkür edeyim.Türkçe karakter sorunun sorumlusu bizzat telefonumdur:)Çünkü bu satırları havvalanında uçağı beklerken yazıyorum :)

Öncelikle dünyaya gelmeme fiili olarak sebep olan ve arızamında temeli olan sevgili anne babam Canan ve Mümin Kösten'e tesekkür etmek istiyorum.Sizi cok seviyorum:) Daha problemsiz bir çocuk olmayı isterdim ama malzeme ortada:)

Dünyaya geldiğinden beri hayatımı karıştıran(hiç öyle bakma sen dogana kadar dünyanın kralı benmişim fotoğraflardan belli) ama doğduğuna hiç pişman olmadığım,oyun arkadaşım,can ve karın yoldaşım ve son yıllarda daha önemli bir vasıfla buse ve toprağın annesi canım kardeşim Deniz Taban Kösten'e; insanın kız kardeşi olması dünyanın en büyük şanslarından biri seni cok seviyorum ablam...Her zaman ,her şartta yanında olacağımı asla unutma.

Doğduğu ilk günden beri bana bir cok ilki ve dünyanın en muhtesem duygusu teyzeliği _yarı anneliği_ tattıran,bir çocukta umduğum her niteliğe sahip olan,teyzesinin kopyası ve onu endişelere gark eden biricik kızı Buse Taban,iyi ki doğdun aşkım...

Bir kalpte iki sevginin aynı şiddetle taşınabileceğine beni ikna eden,hayatımın en erkeği,teyzesinin kuzusu,dünyanın en tatlı seyi Toprak...Iyi ki bize katıldın teyzecim sensiz cok eksik kalırmışız.

Eniştem,sevgili Melihcim sadece yeğenlerim için bile sana minnettarım...

Hayatımda ,kişiliğimde çok fazla katkısı olan,kocaman bir ailenin parçası olmanın ne kadar büyük bir şans olduguna,hayatta hiç yalnız kalmayacağıma beni inandıran,hep birlikte kocaman bir yürek olan ve parçası olmaktan büyük gurur duyduğum Kösten ve Sevim ailelerinin simdi aramızda olan olmayan bize sonradan katılmış ama bizden bir parça olmus ve herbirini ayrı ayrı çok sevdiğim ama tek tek yazarsam sayfanın yetmeyeceği tüm sevgili akrabalarıma...iyi ki bu ailede doğmuşum..

Gelelim en büyük ekibe...Hayatım boyunca insanın dünyada iki ailesi olduğuna inandım.Birini kendiniz oluşturuyorsunuz.Onlara dost deniyor.Küçük prensteki gibi dostlarınız sizi evcilleştiriyor.Dostlarını sıralayamaz insan bu sebeple kronolojik bir sıralama uygun olacak sanırım:)

Insanın babası asker olunca cok geziyor ve çok insan tanıyor.Hepsi farklı izler bıraksa da çoğu ile bağlarınız yıllar içinde kopuyor.Bazısı içinde ne kadar uzak olursa olsun hep bir parçanız olarak kalıyor. Benim de çocukluğumdan hep bir iz olarak benimle olan sık görüşemesekte bir parçam olan sevgili Çiğdem.Seni seviyorum tatlım.Ailenle çocuklarınla hep çok mutlu ol:)

Lise 2. Sınıftan beri hayatımın denge unsuru,en çılgın zamanlarımda akıl hocam, beni mutluluktan ağlatan tek erkegin annesi canım Ebrum.Sesim pek çıkamasada kalbimde özel bir yerin oldugunu,seni,kubiyi,doruk ve damlayı cok sevdiğimi biliyorsun.

Üniversiteye kayda geldiğimiz ilk gün hayatına girdiğim,sonrada bir daha bende kurtulamayan,iki kız kardeşi yetmezmiş gibi birde bana ablalık yapmaya kalkan,hayata karşı cesaretine ve duruşuna hayran olduğum,ne derse ciddiye alıp dinlediğim nadir
insan,canım dostum,dünyanın öbür ucunda bile yanımda olan sevgili Reyhan.Daha ne diyeyim seviyorum seni.

Üniversite hayatımın tek neşeleri,beni yeniden yaratan ekibin diğer 2 üyesi Necibe ve
Rasiha.Iyi ki sizleri tanımışım.Szilerle birlikte zenginleştiğimi biliyorum ve hep hayatımda olmanızdan çok mutluyum.Yaşasın facebook.

Üniversitenin 2. Yılında önce aynı odayı sonra bir nevi hayatı paylaştığım dostum degil kardeşim,ben bildiğim,ailesi ailem,sevdikleri sevdiğim olan canım dostum ...Serap.Biraz daha yazarsam ağlarım iyi ki varsın işte, iyi kötü ne yaşarsak hep omuz omuza yaşayalım insallah...

Hayatıma sanal yollardan girmesine rağmen hayatımın en önemli gerçeklerinden olan,aramıza giren kilometrelerin hiçbirşeyi değiştiremediği,en büyük emanetimi ve içimin gizlerini taşıyan,2.kızkardeşim,Nergis...Sayende Istanbul komşu kapısı oldu.Seni cok seviyorum.

Dünyaya degil evrene bakışımı değiştirdin.Sensiz hayat çok renksiz olur.Hep böyle ol ve yanımda kal,seni çok seviyorum Melis:)

Dünyada ki tüm ikizler burcu insanlarının benim gibi manyak olmadığını ,bir insanın bu kadar çok sey bilmesine rağmen hala ben biliyorum demeyecek kadar mutevazi ve sakin ve huzurlu ve işte birsürü sey olabileceğini öğreten sevgili Ebru.Sen farkında değilsin ama bir insan için bulunmaz bir hazinesin canım:)

Aksigorta'ya adım attığım ilk günden beri oradaki kader arkadaşım,ekürim,en çok benzediğim,en çok ayrı olduğum,cok sevdiğim çok kızdığım ama asla vazgeçemediğim sevgili Nihal.Iyi ki hayatıma girmişsin seni seviyorum.

Evrencim.Su bir kac aydır evrenin en büyük sınavıyla sınanıyorsun.Biliyorum ki ileride bu günleri kötü bir anı olarak hatırlayıp Naz'la birlikte
büyüyeceğiz.Seni cok seviyorum canım.Hep yanındayım,sadece iste yeter.

Sevgili avukatım,akıl kumkumam.Hayatımdaki koç burcu kadınları olmasa
ne yapacağım ben iyi ki varsın Başakcım.

Leylacım.Ayrı gayri olsakta yüreklerimiz bir ona süphem yok.

Aslı,Nesli,Aysun,Emel,Sarah,Melda,Gülay,Elif,Didem,Duygu...Adı kalsada bkk'nın sizı ilk o vesile ile tanıdım iyiki de tanımışım.Hepinizin hayatımda olmasından çok memnunum.

Onlar benim hayatımın erkekleri.Kahramanlarım.
Hakan...Sen benim erkek kardeşim ve her durumda kurtarıcımsın.Sensiz olmayı düşünemem
bile,Sertan,seni anlatacak kelime yok canım.seni düşününce hayatım kolaylaşıyor.Mert.Ruh eşim,sevgili arkadaşım...Sensiz kalırım diye ödüm
kopuyor biliyorsun.Alpercim .Cok kısa bir zamandır hayatımda olsanda
iyi ki geldin,renk kattın.Eymen,su ara hayatlarımız çok kesişmiyor
olsa da benim için hep çok özel kalacaksın.Ahmet...Herşeye rağmen iyi
ki tanıdım seni.Birşeyler isterken iyice detay vermek gerekmiş anladım sayende..Iki arıza genel bir kısa devreye neden oluyor kabul:)

Bu liste yüzlerce isimle uzayabilir.Mesela Nilufer olmasaydı şirkette sabahlıyor olurdum:) Adaşım olmasa bazı kararlarımda daha az cesur olurdum,Özge olmasa fala inanmazdım,Kemal abi olmasa beyazı patlatmadan çekemezdim,Mustafa Hocam olmasa kelimelerle bu kadar derdim olmazdı,Fırat olmasa büyük laflar etmemeyi
öğrenemezdim,Meral abla reiki ile tanışmazdım,Barbaros olmasa bilgisayar konusunda bu kadar şey bilemezdim....Bu liste inanın cok uzar.Adını yazmadıklarım ne olur
darilmasın bana.

Ne şanslıyım ki 35 yılda ,para degil insan biriktirmisim aslında.Onları unutmayalım,benden selam söyleyin bütün aşklarıma...

Sözü seninle kapatmak istedim.Yüreğimin yıllardır değişmeyen sancısı.Seni sevdiğim için bir an bile pişman olmadım.Iyi kötü herşeyi iyi ki yaşadık ve umarım sen sonsuza kadar benimle olursun.

35 yıl göz açıp kapayana kadar geçti.Uzun degil adam gibi dolu dolu ve sağlıklı yaşamak aslolan.Hayatımın yaşanacak tüm acıları bu kadar olur umarım ve bundan sonra hayat bana güzel süprizler hazırlamaktadır.Dogumgünüm kutlu olsun:)

Cuma, Mayıs 15

Beklenen bir hayatın kurgusu

Yeni bir hayat kurgusu(kısacık bir hikaye)
(Cihangir’de bir yerlerde…)

-Yeter artık ama kardeşim…Akşama açıyoruz barı sen hala şurası olmadı diyorsun.
-Yok abi sadece akşam biz çalmasamıydık acaba diyordum bu heyecanla…
-Sanki müsamereye çıkıyorsun delirdin galiba sen oğlum….Kızlar da geldi hadi yürü ya gidip son hazırlıkları halletmeliyim…
….
Ayvalık..Cunda da bahçe içinde bir ev…Bahçede 10 yaşlarında ve 3 yaşlarında iki çocuk köpekle birlikte koşturuyor.Bahçedeki fidelerin arasından kafasını kaldıran gençten bir kadın .Oğlum ter içinde kaldınız yeter, şu domatesleri mutfağa götürürmüsün? Evet canım biliyorum uçağı kaçıracağım biraz daha sallanırsan.Teyzenlere bırakacağım seni.Toprak çıldıracak zaten sen geliyorsun diye….
….
Evet yarın döneceğiz.Hiç değilse sen gelseydin baban için keyifli olurdu…

Tamam anladım yine bir yığın programınız var …Bize zaman ayıramıyorsunuz beyefendi…

Dur yakalayacağım şimdi seni  Gel buraya 
….

(bir süre sonra İstanbul’da)

Telefon çalar:
-Merhaba hayatım…
-…
-Açılış 10 ‘da..Gece tabiî ki..Yetişebilecekmisin sen?
-…
-Ben karşılayayımmı seni?Kaçta inecek uçak?
-….
-Tamam canım tamam…8 gibi aşağıda buluşuruz o zaman..Çocuklar ne yapıyor? Öp benim için onları..Gelmiyorlar hala ha  Peki bakalım…Dikkat et kendine aşkım…
….
Akşam 8…de
-İyiki geldin…Şimdi düşüp bayılacağım vallahi…Elim ayağım titriyor..Ne kadar zormuş insanın kendine ait bir yeri olması…Gülmesene ya…Tamam bu işi ilk yapışım değil ama…Kaç senedir rahata alışmışım…Şu kargaşa bitince bende kaçacağım seninle…Güzel bir tatile balık tutup yan gelip yatmaya ihtiyacım var..Bu deliler buranın hakkından gelir nasılsa…
…..
-Tabi abi klavyeyede Mahmut’u otururuz.Ha yemek yapmış ha klavye çalmış ne fark eder…Kızım sen mutfağa girmiyormusun? Kabak Çiçeği dolmasıydı şuydu buydu o kadar heveslendirdin bizi…Hadi bakalım…
---
Akşam 1’de
-İnanamıyorum ya nasıl bir kalabalık bu…Sahnede bir an bayılacağım sandım…Bu kadar iyi olacağını tahmin etmiyordum ben bile …
-…
-Sen söylemiştin biliyorum ama yinede çekiniyor işte insan…
-…
-Of ya … Eve gidip uyumak istiyorum artık…Şarapta acaip başağrısı yaptı.Sen nasılsın? Hadi eve gidelim bundan sonrası geyik zaten ….



Cihangir de evde…

(şirin döşenmiş bir çatı katı…ortada kocaman rahat koltuklar…duvar boydan boya bir kitaplık ama kitaplığın önünde de üst üste dizilmiş kitap ve cdler var…kocaman iki kolon’a bağlanmış müzik setinin yanında bir klavye var…bu salon bir terasa açılıyor..Terasta sakız sardunyalar açmış rengarenk…teras ve salon arasında kapı açık…terasta yerde minderler var…salondan karşıdaki yatak odasının kapalı kapısı görünüyor..mutfak yatak odasının yanında…kapıyı açıp yatak odasına girince kocaman bir yatak görüyorsun odada o kadar..duvara gömülmüş gardrop…dilsiz uşakta bir süet ceket asılı…karşıda bir oda daha var ...çocuk odası olduğu belli ama boş…)

-Öldüm artık yeter…Evi özleyeceğim aklıma gelmezdi..Nasıl bir kargaşaydı o…Saat 5 olmuş… Ben bir kadeh şarap koyacağım…Sen de istermisin?
-…
-Doğru aslında yeterince içtik,çay daha iyi bir fikir bende içerim yaparsan..Duşa girmek istiyorum önce....
-…
-Çay demlenene kadar çıkarım tabi..Sen keyfine bak…
……………
-Bu çay iyi geldi …Havalarda hala güzel…Sardunyalar harika değilmi?
-…
-Evet …Cundadaki evin bahçesine de ekelim birkaç kök..Nasılda özledim … İnanamayacaksın ama kediler köpekler bile gözümde tütüyor…Gidip Ayhan’ın orada kalamar yiyesim bile var…Yine alayım tavlada boyunun ölçüsünü…Ben ne yapıyorum burada söylermisin?
-…
-Tamam çocukları yarı yolda bırakamam ama bir tanede Cunda’ya açarız bar…böylece idare ederiz.Ben İstanbul’da fazla kalamam biliyorsun ya …Hem çocukları burada büyütmeyeceğim…
-…
-Sana kızmıyorum kuzum…Burası sıktı beni.Hele şu açılış telaşı mahvetti…Öyle yorgunum ki…Hadi gel yatalım ne olur…Şu an sadece uyku paklar beni ….Yarın da kaçalım hemen…Nefes alamıyorum artık İstanbul’da….

Cuma, Mayıs 8

Değişik bir anneler günü kutlaması niyeti




























“Ben şanslı bir çocuktum artık anlıyorum anne .”


Çocukluğum cennet gibi bir yerde geçti.Dikili’nin Bademli Köyü’nde.Biz yazları köyün Alanlar adı ile bilinen yoğunlukla tarlaların olduğu kısmına göçerdik.Alanlarda dedemlere ait 5 dönümlük bir bahçemiz ve içinde iki göz odadan ibaret evimiz vardı.Sabahları yeni doğan günle birlikte gözümü açtığımı hatırlarım.Eğer o gün deniz dalgalı değilse babam beni denize götürecek demekti ve ilk sözcüğüm hep aynı olurdu:”Baba hadi kalk deniz tahta gibi.”




Alanlar, yaz süresince köyün büyük bir kısmının göçtüğü bir bölgeydi.Gözünüzün alabildiğine uzanan tütün tarlaları.Tütün dizmeyi çok küçük yaşta öğrendim.Tütünü kocaman iğnelere dizmeyi,o iğnelerden kargıları aktarmayı ve kurutmayı.Dizerken elinizdeki tütün zehirini,.O gün bugündür çok acı her şey tütün zehiridir benim için ,belki bu yüzden tütüne meyl etmemişimdir hiç.



Çocukluğumun bahçesi.Hatırlarsın mutlaka anne ,dedem çeşit çeşit sebze ekerdi bahçeye .Hiç unutmazsın ki o koparıp sana verecek çiçek bulamazsam o fasülyelerin çiçeklerini toplayıp sana getirdiğimi.Ama ben bu yüzden dalından kopan patlıcanın,fasülyenin ,domat’ın tadını bilirim.Kokusunu da.Bu yüzden migroslarda bile beni tanırlar tüm sebzeleri koklayıp almamdan.



























Bahçede meyvelerde vardı elbet.Kocaman bir kayısı ağacı,armut ve ayvanın aşılandığı bir ağaç,malta eriği,şeftali,kuyunun başındaki nar ağacı,hemen girişteki karadut ve tabiki yol boyunca uzanan incir ağaçları.İncirden düşen iflah olmaz derler bizde belki benimde arızamın sebepleridir incir ağaçları.



Kapının hemen yanında toprak bir fırın vardı.Orada büyükannemin pişirdiği ev ekmeklerine o yaşta pek pirim vermezdim doğrusu,beyaz ekmek arardım.Rahmetli dedem bizim için eşek sırtında köye iner ve beyaz ekmek alırdı bakkaldan.Şimdiyse o ev ekmeklerini yapmaya çalışıyorum ve bu hayatımdaki yaman çelişkilerden sadece biri anne …



Kocaman sofralarda bahçeden toplanmış sebzelerle yapılan yemekler yenirdi oralarda.Babamın tuttuğu balıklar.Büyükannemin kocaman kara tavasında yaptığı kızartmalar.Akşam saatlerinde kavrulan bademlerin ,ayçekirdeğinin kokusu…Lüks lambası ışığında oynanan fincan oyunu.Karanlıkta ardına saklandığımız zeytin ağaçları.



Ben çok güzel bir çocukluk geçirdim anne mutlaka sende biliyorsun.Sen benim yaşlarımdaydın o zaman.Şimdyse üzerinden yıllar geçti.Çocukluğumun geçtiği bahçede şimdi sadece zeytin ağaçları var.Dedemin ölmesi ile birlikte bahçeye göçemez olduk.Bizimle birlikte bir çok insanda gitmedi oralara.Alanlarda şimdi çok güzel evler var.İnsanlar için bir sayfiye yeri benim çocukluğumun tütün tarlaları.Bu hafta sonu gittiğimde yine yıkılmış o iki göz odada çocukluğumu aradım anne…O da göçük altında kalmış sanırım.



Bu hafta sonu anneler günü anne.Bu yazı ile ben seninde büyükanneminde anneler gününü kutlamak istemiştim aslında ama konu uzadı anlayacağın.Bu da bir nevi teşekkür sayılsın.

Seni çok seviyorum anneciğim.

Anneler günün kutlu olsun.

Salı, Mayıs 5

Hıdırellez(Yeşeren Gün)

En güzel İzmir'de kutlanır hıdırellez.Piknikler..Gece ateşleri.Çocukluğuma ulaşan is kokusu...Boyumuzu aşan ateşin üstünden korkmadan atlamak.Gül ağaçlarının altında küçük evler arabalar..Biz büyüdük..bizimle birlikte hayallerimizde büyüdü sanki.Ama yağan yağmura rağmen İzmir hala is kokuyor.
Tüm dileklerinizin gerçek olması dileğiyle.
BENİM İÇİN NAZIN BİR AN ÖNCE SAĞLIĞINA KAVUŞMASINI DİLEMEYİ UNUTMAYIN.

HIDIRELLEZ VE RİTÜELLERİ
hıdırellez günü 6 mayısa tekabül etmekte olup bizde kullanılan ve
rumi tabir edilen jülyen takvimin de ise 23 nisan gününe
rastlamaktadır işte hıdırellez gerçekte hızır ile ilyas'ın bir
araya geldiği gün olduğu inancı altında kışın sona erip yaz
mevsiminin başlamasının günü olarak kutlanmaktadır.(1).

hidirellez inançlarimiz ve itikatlarimiz.

1.hıdırellez sabahı sığırları sığıra kovarken eline meyve veren bir
ağacın dalından koparılan değnek ile icra edilir. bu geleneğimiz
hala uygulanmakta ve inanılmaktadır. bugünde tüm doğanın
yeşereceğine inanıldığından bu uygu lama ve inanç türemiş olabilir.

2. 5 mayıs akşamı tüm kapılara ısırgan otu veya yemişken dalı asılır.
cadıların ve kötülüklerin girmemesi içinmiş. bu şekil de yaparak
onlardan korunacağına inanılırmış. bu inanç tam olarak bu gün
inanılmasa da kapılara ısırgan otu ve yemişken dalı asılmaktadır.
isırgan otuna elini değirildiği an ısırı batma)şekilde yakar aynı
şekilde yemişkenin de dikenleri çoktur.
değdiği an çok acı verir .bu niteliklerinden dolayı kapılara
asılması yapılmıştır.

3.hıdırellez sabahı devesil ve benzeri otlar ile tütsü yapılır.
bazı güçlere kaşı korunacağına inanılırmış. gelenekler bölümünde
tütsü ve tütsü ile yapılan inançlara geniş olarak yer
verilmiştir.

4.ateşten atlanınca günahlardan arınılacağına bulaşıcı hastalıklara
karşı korunacağına inanılmış. ateşi bir nevi aşı gibi uygulamışlar.

5.hıdırellez sabahı sağılan sütün dağıtılması ve bir kısmından da
taze peynir yapılıp dağıtılması o malın zekatı ve bir nevi hakka
şükranının ifadesi olarak kabul edilip uygulanmış .bu gün
bilinmediği için yapılmamaktadır.

6.salıngaçta sallanırken yapılan dua ve niyetlerin olacağına
sallanılmak suretiyle de bazı günahlardan kurtulacağına
inanılmış. ve uygulanılmış.

7.gün doğmadan ekinleri dolaşma geleneği ve inancı varmış. doğanın
yeniden yaratıldığına inanıldığı için bu yenilme içinde bulunmanın
insanlara bazı yararlıklar getireceğine inanılmış .o anı ve
duyguyu yaşamak ve duymak inancı ile uygulaması günümüze kadar
gelmiştir.

8.6 mayıs sabahı gün doğmadan çiğ üzerinde yuvarlanılırsa yeni
hayatın yeni doğanın gücünden bünyesine aktarılacağına inanılır
ve uygulanırmış. bedenine girmesi ile sağlıklı olma isteği
bulunmaktadır. ayrıca akan bir çeşmeden yüz
yıkanırmış. ayrıca gece düşen çiğ damlacılarını toplayıp yüz
yıkanırmış.

9.hıdırellez sabahı suya giden kişi evinden götürdüğü tere yağı
çeşmenin taşına sürer ve çeşmeden alınan suyun dinçlik ve yeni bir
yaşam gücü vereceğine inanılırmış. hayvanların verim gücünün
artacağına inanılırmış.

10.bütün gece uyumayanların hıdırellez çiçeği toplamaya hakkı
varmış. ancak sabaha kadar uyumadan durursa bu uygulamayı
yapabilirmiş. bunun içinde inançla sabır olmalıymış.

11.hıdırellez sabahı gün doğmadan akan bir derenin üzerinden
atlanır ondan sonra salıngaçtan sallanırmış.

12.arpa ve çavdar başağı ile genç kızların saçlarını belik yaparak
örmesi geleneği varmış. ayrıca o günleri yaşayanların başlarına
ve yakalarına gül takılması geleneğinin varlığından söz
ediyorlar .ayrıca yaşlısı gencin elinde hı dırellez yerinde
ellerinde birer demet çiçek vardır. çavdar ve arpalar hıdırelez
zamanı başak çıkarırlar. saçlara örülen belikler başak sırasını
andırır .hele yeşil başak ile örüldüklerinde bu gün hayal bile
edemeyeceğimiz güzel bir başak görünümü verirmiş.

13.ağaç kaşıklar ile o sabah yemek yenilirmiş .o sabah evde
misafirlerin dahi kaşıkları toplanır yakılırmış. eğer kaşıkların
içinde yanmayan olursa o eve o gece hızır'ın geldiğine
inanılırmış.

14.hıdırellez çöreği yapıldığı zaman 12 eşit parçaya
bölünür .ilk parça niyet hızır a çekilir. çekilen parçalarda çörek
içinde ki para kime çıkarsa o sene ki varlığın ona çıkacağına
inanılır. ikinci parça tarlalara sonra evde en büyük kişiye
çekilir.

15.taze peynir yeme geleneği uygulanırken eğer ev sahibi tarikat
ehli ise bir mürşit veya dervişe duadan evvel kısa bir çırak
uyarması yaptırılır.(tarikat kuralına göre mum yakılması)dua
ananeye göre bundan sonra yapılır.

16.hızır ve ilyas'ın bu gece buluştuğuna inanılır. yazın
başlangıcı kışın sonu olarak kabul edilir.

17.eskiden evlerin dışları toprak ile iç kısımları kireç ile
sıvanırdı .bu işlem hıdırellez'e bir ay kala yapılırmış.

hıdırellezide 3 hafta geçmeden sıva yapılmazmış.3 perşembe geçmeden)
toplam 7 perşembe uygulamalarda ilke edinilmiş. bu konuda geniş
açıklama kurban geleneklerimizde geniş bir şekilde anlatılmıştır.

18.koyun sürüsü olanlar hıdırellez de yazı gördük başağı gördük
diye malı zekatı için körpeli kuzulardan kesilecek kıvama gelmiş
olanlardan birini kesip dağıttığı gibi bir kaç haneye yemek
veriyormuş .amaç kula yapılan hizmetin yani "halka hizmet hakka
hizmet" inancı ile yapılıyormuş. bir nevi gönül birleme bir gönül
e girmedir.

19.genç kızların gelecekte evlenip yuva kuracakları eşi ve iyi bir
hayat için bu niyetle gül dibine yüzük saklarlarmış. yüzükleri bir
kaba koyarlarmış. kabın içine de su konulur muş. bu su niyet ile
hıdırellez sabahı gül dibine dökülürmüş.

20.değirmencik oyunu sonrası bitiminin ardından değirmenin
toprağı tüm ambarlara saçılır. bolluk ve bereketin artacağına
inanılır. bu geleneğimiz günümüzde de halen
uygulanmaktadır .değirmencik oyunu etraflıca gelenek lerimizde
açıklanmıştır.

21.hıdırellez gecesi(5 mayıs akamı) tüm köylerimizde ahırların
ve ağılların üzerlerinden silah atılmaktadır. bu inancın niçin
yapıldığını sorduğumuzda hayvanların bulaşıcı hastalıklara
yakalanmaması ve çok olması dileğinden kaynaklandığını
söylüyorlar.

22.var ve yok mayası tutulur ona göre dilek tutulup yapılan ekmeğin
konu komşuya geleneğe göre dağıtılması inancı varmış. bu gün bile
pek çok yaşlılarımızın hatırlamadığı geleneklerimizdendir.

23.hıdırellez gecesi hak'tan dilenen dilekler edilen dualar hak
katında kabul ve makbul olunurmuş. bu günde inanılan bir
itikadımızdır.

24.trakyada'ki amuca kabilesi ve diğer ehli-beyt tarikatlarının
gül'e karşı aşırı derecede sevgileri ve itikatları vardır. hatta
iki tarikat mensuplarına halk gülşeni(gülşani ) lakabını takmıştır
ali koçlulara ve şeyh bedreddinilere).bu iki tarikatın gülşeni
tarikatı ile bir alakaları yoktur.biri şeyh bedreddini tarikatı
diğeri ise seyyit ali sultan'a bağlı evladiye kolu olan ali
koçlulardır .manilerimizde ve türkülerimizde gül büyük yer
tutmaktadır. nedenini araştırdığımızda çeşitli şeyler söylenmesine
rağmen net bir cevap alamadık .aşağıdaki örneğin bu konuya bir
fikir vereceğini umduğumuz için yazıyoruz.

"hıdırellez adetlerinde bir gül ağacı unsuru ortaya çıkıyor.
bunun sebebinin hızır ile ilyas'ın hıdırellez gecesi bir gül fidanı
dibinde buluşacakları olduğu müşade edilir." (7)

bektaşi ve alevilerde gül nefeslerimize bile konu olmuştur.
örneğini yazacağımız bu dörtlüğün iki şaire de mal edilmektedir.
ümmi sinan'mı yoksa seyyit nesimi 'yemi olduğunu bilemiyoruz. ilk
iki dörtlüğünü yazıyoruz.

bu gün ben pirime vardım
pirin cemal'i güldür gül
oturmuş taht makamına
tahtı revanı güldür gül

gülden terazi tutarlar
gülü gül ile tartarlar
gül alır gül satarlar
çarşı pazarı güldür gül.

25.hıdırellez de ve nevruz da mezarlıklar ziyaret edilir. dualar
okunur. mezar üzerleri temizlenip bakımları yapılır. fani
dünyanın manevi gücünün de olduğu hatırlanır ahiret e göçmüş
bulunanların da anılması yapılır. onlar için ha
yır işleri yapılır.

26.bir çok kişi hıdırellez geleneklerinin hatta oyunlarının bile
orta asya inançlarından olan şamanizm'e bağlıyorlar. sadece
trakya da tarikat kökenli olan amuca kabilesinin biyografisini
toplamaya başladığımda % 90 inanç ve geleneklerinin
itikatlarının şamanizm ile bağlantılı olduğunu gördüm. bazıları
isim ve şekil değiştirmesine rağmen özünden fazla uzaklaşamamıştır.

27.hıdırellez günü yapılan nohut ekmeğinin bolluk ve bereket
mayasının o eve geleceğine inanılmıştır. bu gün bileni ve
uygulayanı hemen hemen yok gibidir.

28.tarikat kökenlilerin hızır'a olan inançları büyüktür."kul
sıkışmadıkça hızır yetişmez" derler. biri zor anında yardım
görürse "hızır gibi yetiştin denilmesi bu inancın uzantısıdır.
inancın etkileri bektaşi ve alevi ozanlara da yansımıştır.
tekirdağın kılavuzlu köyünden merhum ali engin (sadayi') nin bir
nefesini örnek teşkil ettiği için yazıyoruz.

müminler derlenip bir cem olurlar
hızır ilyas demine hü demek için
bu kutlu günde hep bir candır
hızır ilyas demine hü demek için

ne güzel erkan kurmuş erenlerimiz
derlenip hep birlikte devran süreriz
evliyanın enbiyanın halini güderiz
hızır ilyas demine hü demek için

şirin olur cümle olur bu günde
şen şükran olun canlar ayn-i cemde
şifa bulurlar nuş çöker ol cemde
hızır ilyas demine hü demek için

şükür bizleri bu erkana ulaştırana
aşık olsun böyle cemale hizmet ocağına
sadayi bu gün eriştik güzel bahara
sadayi bu gün eriştik güzel bakarım
hızır ilyas demine hü demek için.

29.eskiden her kez in evinde hıdırellez sabahı ateş yakılmaz
hayvanların ve insanların üzerinden atladığı kutsal ateşten
evin ocağına ateş getirilirmiş. bu inanç ve itikat la yeni bir
hayata başlanırmış. ateşin insanın yediklerini pişirdiği ve
ısınmada kullandığı için ayrı bir kutsiliği vardır .hıdırellez
ateşine hızır'ın gücü geldiği inancı ile ateş oradan alınmakta imiş.

mayıs akşamı herkez evlerini önüne bolluk bereket getirsin diye darı
saçarmış.

31.hıdırellez akşamı gök kapılarının açılacağına hızır'ın gelip
kısmet dağıtacağına inanılırmış.
bu gece kısmete ihtiyacı olanlar sabaha kadar uyumayarak hızır'ı
beklermiş. eğer uyanursa hızır kısmetini veremeden gidermiş.

yaşar kemal "binboğalar efsanesi"nde anlatmıştır engüzel hıdırellez efsanesini..efsaneye göre 5 mayısı 6 mayısa bağlayan gece hızır ve ilyas peygamberler kayan iki yıldız şeklinde ,iki ayrı yönden gelip birleşirler ve yeryüzüne inerler..o birleşme anında tüm akarsular durur ve bir anlığına börtü böcek sessizliğe bürününür...bu birleşme anını sadece yüreğinde kötülük,içinde fesat olmayanlar farkedebilir..ve buna tanık olan ne dilerse olurmuş derler..
kitapta hikayesi anlatılan aşiret iskan kanunu gereğince yersiz yurtsuz kalma tehlikesi içindedir..tek umut hıdırelleze bağlanmıştır..aşirette en saf,en iyi niyetli,en kalbi temiz kim varsa ogece dilekte bulunacaktır...aşiret için yaylak,koyunlar için otlak ve çadırlarını kurmak için güvenli bir düzlük..üç kişi seçilir ve nehir kenarına otururlar yanyana..geceyarısına yakın..gözleri yıldızlarda,kulakları kirişte..
ilk ceren görür gökyüzünde kayıp birbirine kavuşan iki yıldızı,hızır ve ilyas ı..aşiret için dilemesi gerekenleri unutur ve dağlarda eşkıya olan biricik aşkına kavuşmayı diler diğer ikisine güvenerek..sonra köyün yaşlı emmisi duyar akarsuyun durduğunu..aşiret için..derken sonuna geldiği ömrü gelir aklına ve biraz daha ömür dileyiverir tanrıdan..son tanık 6-7 yaşlarında bir çocuktur..aşiret aklına bile gelmez babasını görmeyi diler.ve böylece aşiret devam eder yersiz yurtsuz serüvenine..

İçin...

Fotoğrafım
İzmirli... Atatürkçü.... Kafası hep karışık... Bunlargillerden... Anarşit... Akdenizli olmaktan gurur duyuyor .... Akdenizli olmak hayata karşı bir duruştur sanırım. Akdenizli olmak ; kanının deli akmasıdır, bağıra çağıra konuşmaktır, kalabalık aile sofralarıdır, kapı gıcırtısına oynamaktır, şarkılara ayakla ritm tutmaktır, zeytindir,zeytinyağıdır, teninin güneş yanığı rengini yıl boyu korumasıdır, güzel kızlardır, yakışıklı erkeklerdir, damak zevkidir, daha ötesi hayat zevkidir... Yani Akdenizli olmak bir ülkenin ötesinde bir iç denizin çevresinde yaşayan tüm insanların o deniz gibi rengarenk,kah huzurlu,kah deli dolu olmasıdır.Bir ülkeye değil bir denize kendini ait hissetmektir.

deviantart

Powered By Blogger