Başından dökülen
suyun serinliği biraz kendine gelmesini sağlamıştı. Su damlalarının çıplak
vücudundan süzülmesini izlerken gözleri halıdaki kan lekesine takıldı.
”Kahretsin bu halıyı çok severim bu leke de çıkmaz ki şimdi “ diye düşündü.
”Eve iş getirmemeyi öğrenmeliyim “diye bir espri de patlattı hatta. Yamuk bir
gülüşle aralandı ağzı. O an farketti ağzına gelen tuzlu tadın gözlerinden akan
yaşlar olduğunu.
Bu ilk olmasa
da hala için de alışmayan bir tarafı
vardı insan öldürmeye. Birinin hayatına son vermek o bunu haketmiş olsa da zor
işti. Ama haketmişti.Josephine'e sevgili kardeşine saygısızlıkta bulunmaya
cüret etmişti o göbekli kel adam.Yani bay hiçkimse. Hiçkimseler ölebilirdi hem
ne farkederdi ki. Josephine'ler için hiç kimseler ölmeliydi hatta.
Josephine...”Ah
sevgili Josephine” derken ikiz kardeşinin duvarda bulunan eşsiz yağlı boya
tablosuna baktı. Sonra da gözü kendi kısa ayağına kaydı.Hayat ne kadar
acımasızdı.Daha anne karnında çizilmişti kaderleri. İkizdiler Josephine ve
Jaqlyn. Ama Tanrı onları aynı anne karnında büyütürken birine güzellik ve
yetenek diğerineyse biri öbüründen kısa iki bacak vermişti.Josephine kusursuz
bacakları ile dünyanın en ünlü balerinlerinden olurken o herkesin acıyarak
baktığı, bir ayağı diğerinden kısa zavallı kız kardeş olmuştu.
Ama kimse
bilmiyordu ki asıl güçlü olan oydu. Josephine asla birini öldüremezdi. Ama o
kızkardeşi için gözünü kırpmadan insan öldürüyordu. Hoş Josephine duysa eminim
buna çok kızardı. Hatta gözünü bile kırpmadan onu polise verirdi. Ama o asla
anlamayacak da olsa ona çok büyük bir iyilik ediyordu.
Mesela geçtiğimiz
yıl kuğu gölünün başrolünü onun sayesinde almıştı. Kulaklarıyla duymuştu o hain
yönetmen parçası rolü o kızıl saçlı cadıya verecekti. Bunu duyduğunda
kızkardeşi ne kadar üzelecekti kimbilir.O rol için aylardır çalışıyordu.Şimdi
bu kızıl saçlı ...pu gelip onun rolünü çalacaktı.Buna izin veremezdi.
Kadından
kurtulması çok kolay olmştu. Şüphesiz Tanrı da bu büyük görevde kendisine
yardım etmiş kadının üzerlerine gidip onun başına bir darbe ile öldürmeleri için
arabacı Smith'in atlarını ufak bir ateş parçası ile ürkütmesi yetmişti.Can
havli ile koşan hayvanlar kadıncağızın üstüne çıkmışlar ve onun hemen orada
canını vermesine neden olmuşlardı. ”Ne şanssızlık
, zavallı kadın “
Hikayesi işte
böyle başlamıştı.O günden sonra kardeşinin hayatını zorlaştıran onu üzen
herkesi ortadan kaldırmayı kendine görev bilmişti. Çünkü borçluydu Josephine'e
.Ona bu daireyi tutan kardeşiydi. Onun için güzelce dayayıp döşemişti
.Onu çok seviyordu. Bazen onunla birlikte bu odaya geliyor ,ona taze çiçek
getiriyor onun saçlarını tarıyordu. Jaclyn'in saçları onunkilerden daha güzeldi
öyle söylüyordu Josephine. Ona kendi elbiselerinden getiriyor kardeşini
giydirip onunla birlikte çay içmeye gidiyordu.Onunla birlikte Paris
sokaklarında dolaşırken nasıl da gurur duyuyor kısa bacağının izin verdiği
kadar dik yürüyordu ki kız kardeşi utanmasın.
Son kurbanı Mr
Juaqim . Kardeşinin dansettiği tiyatronun sahibiydi. Hep baygın bakışlarının
ardından bakar sarhoş ağzı ile sahneden inen Josephine'i öpmeye
çalışırdı. Kardeşinin yüzünde oluşan iğrenme ile karışık öfke onu deli
ediyordu. Dün akşam onu sarhoş kafa ile Josephine sandığı için bu küçük odaya
gelmesi hiç zor olmamıştı. Tam üzerine abanmaya çalışırken saplamıştı yağlı
vücuduna bıçağı.
Bir kez daha, bir
kez daha , bir kez daha...Kardeşinin yüzünde ki o iğrenmeyi düşündükçe daha
hınçla saplamıştı bıçağı. Adamın kanı kızıla boyamıştı o çok sevdiği güzelim
halıyı. Offf ne kadar da ağırdı. Günlerdir sandığın altına kazdığı çukura onu
taşırken üzerinde bir sandık dolusu toprağı örterken ter içinde kalmıştı.Bu
banyo ona iyi gelmişti şüphesiz. Halıyı da bu suya basabilirdi. Kan lekesi
çıkarmıydı ki ? Deneyecekti olmazsa halıyı da gömmek zorunda kalacaktı.
Josephine 'e ne diyecekti....Şimdi bunların sırası değil dye düşündü ve
banyodan çıktı. Dolabın içerisindeki kıyafetlerden birini seçti.Üzerine
giydi. Dolabın üzerinde ki kırık aynada kendini seyretti -eh güzel sayılırdı- .
Tiyatroya geç kalacaktı nerdeyse. Kapıya uzandı ve açtı . Dışarı çıktığında kısa
bacağı sanki bir anda uzamış gibi yürüyüşü düzeldi içeriye çapkın bir bakış
fırlattı “Görüşürüz Jaclyn” dedi “akşama oyuna gelirsin”
Ne olduğunu anlamayan sarı kedi kapıya doğru
esnedi yattığı yerden. Kapıyı kapattı .Kapının üzerinde yazan ismine bakıp
arkasını döndü...
“Josephine La
More “
SON :)